Etik İlkeler Özlük Hakları
KIYI KANUNU TASARISI BASIN AÇIKLAMASI
HABERLER
Yayına Giriş Tarihi
2006-04-07
Güncellenme Zamanı
2006-04-07 09:38:02
Yayınlayan Birim
MERKEZ

Tasarı ile ilgili olarak sadece yatırımcıların görüşleri alınmış ve yatırımcıların istedikleri şekilde düzenlemeler öngörülmüştür. Yeni Kıyı Yasası Tasarısı ile, kamu kurumu yatırımcı olarak tarif edilmekte, kıyılar sadece ekonomik bir değer olarak ele alınmaktadır.

  • Sahil Şeridi İçindeki Kaçak Yapılar Meşrulaştırılıyor

Taslakta, sahil şeridi tanımı yeniden yapılmakta, ölçütleri belirsiz kullanış amaçlarına göre 100 metre genişliğindeki sahil şeridi, kırsal ve kentsel yerleşmelerin yerleşik alanlarında 50 metreye kadar daraltılmakta.

Bu düzenleme ile Anayasanın kıyı ve sahil şeritlerine ilişkin 43. Maddesinde sahil şeritlerinden yararlanmada, öncelikle kamu yararının gözetileceği ilkesi yok edilmekte; kıyı, su alanı ve sahil şeritlerinde yoğun yapılanmaları gerçekleştirmenin yasal zemini oluşturulmakta. Bu hüküm ile Anayasanın 43. ve 56. maddeleri ile bağdaşmayacak şekilde; kamu yararına aykırı, toplumun yararlanmasına kapalı, sağlıksız ve dengesiz yaşam çevrelerinin oluşturulması teşvik edilmekte, ikinci 50 metrede kalan yerleşik alanlarda kıyı, deniz ve gölleri kirleten ve kaçak yapıları kapsamına alan “imar affı” gündeme getirilmek istenmekte. Sahil şeridinin 50 metreye indirilmesiyle, mevcut sağlıksız, düzensiz ve kaçak yapılar, yürürlükteki Kıyı Kanununun kısıtları dışına çıkarılmakta.

Bu tasarı ile, sahil şeridi bilimsel ve teknik esaslarla belirlenen bir çizgi olmak yerine, siyasi bir çizgiye dönüşmektedir.

  • Kıyı, Sahil Şeridi, Dolgu Alanı, Deniz, Göl ve Akarsular Üzerinde Rant Tesisleri Yapmak Mümkün Hale Getiriliyor

Kıyılar, dolgu alanları, sahil şeritleri, deniz, göl ve akarsular üzerinde kıyının kamu yararına kullanımı ve kıyıyı koruma amacına yönelik tesisler ile özelliği gereği kıyıdan başka yerde yapılması mümkün olmayan yapılar yanısıra, Anayasaya aykırı ve ranta yönelik olarak her türlü yapının yapılması da mümkün olacak.

Alışveriş merkezleri, konaklama üniteleri, ofis binaları, karayolu, demiryolu, hava meydanı, terminal, gar, açık otopark, eğlence kullanımları ve kruvaziyer liman adı altında turizm amaçlı olan ve bunlarla bütünleşen yapı ve tesisler kıyıların her yerinde yapılabilir hale getiriliyor.

Galataport, Kuşadası ve Haydarpaşa gibi kamuoyunda tepki görmüş projelerin yasallaştırılması yanında tüm kıyılara yayılmasının önü açılmakta, kruvaziyer liman tanımı altında esasen kıyıya yapılması olanaksız otel, alışveriş merkezi vb. yatırımların koşulsuz, kısıtsız tüm kıyıları betonlaştırıp, halka kapatması olanaklı kılınmakta.

Benzer biçimde tüm doğal değerleri yok ederek Karadeniz’i katleden sahil yolunun ve bu yol kenarında yapılması mümkün olmayan yepyeni tesislerin yapılabilmesine zemin yaratılırken, yol kenarındaki kaçak yapıların da meşrulaştırılması sağlanmakta.

  • Kamunun Hüküm ve Tasarrufu Altında Olan Alanlar Özel Mülke Konu Ediliyor

Anayasa ve Medeni Kanuna göre mülkiyete konu olamayan, herhangi bir biçimde özel mülkiyet konusu edilmiş ise bunlarla ilgili tapu iptal davası açılması gereken ve devletin gözetiminde olan kıyı alanları özel mülkiyete konu ediliyor. Kıyı alanlarında Anayasal olarak tasarruf yetkisi bulunan devlet bu tasarrufundan vazgeçiyor ve yatırımcıya bırakıyor. Kıyılardan herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasının mümkün olmayacağı kamuoyundan gizleniyor.

Kıyılarda, mülkiyete konu olmayan alanlarda, “hak sahipliliği ve mülkiyet sorunlarını çözme” bahaneleriyle imar planı, imar uygulaması veya kamulaştırma yapılması öngörülüyor. Böylece, hem Anayasanın kıyılar ile ilgili olarak ortaya koyduğu ”kamunun olma” ve “kamu yararına” kullanılma ilkeleri yok sayılıyor, hem de İmar Mevzuatı ve Medeni Kanun gereği mülkiyet ve hak sahibi olunamayan alanlardaki kaçak yapı ve kullanımları meşrulaştırılarak plan yapımı ve hak sahipliliği “yatırım” söylemi altında olanaklı kılınıyor.

  • Kazanılmış Hak Kavramına Eşi Benzeri Olmayan Bir Tanım Getiriliyor !

Bu kanun yürürlüğe girmeden önce yapılmış yapı ve tesislerin cephe hatlarını birleştiren doğrusal çizginin sahil şeridi kabul edilerek imar planlarının buna göre hazırlanması hükmü, kaçak yapıları meşrulaştırmakla birlikte, sahil şeridi sınırlarının kıyı kenar çizgisiyle çakıştığı, hatta aştığı durumlar yaratıyor ve böylece sahil şeridi ortadan kalkıyor, tüm kıyı yapılaşmaya açılıyor.

Kazanılmış hak irdelemelerinde tamamen yasal olmayan yapılar kastediliyor ve bugüne kadar imar mevzuatının kazanılmış haklara ilişkin olarak koyduğu genel kurallar yok ediliyor. Bu kapsamda, verilen zarar sadece kıyı alanlarına değil, örnek teşkil etmesi açısından tüm kırsal ve kentsel alanlara ilişkin bir boyut taşıyor.

Taslakta imar planı olmadan yapılan yapılara ayrıcalık getiriliyor; bir anlamda kaçak ve plansız yapılanma destekleniyor, kıyılar korunması gereken doğal ve kültürel değer olarak değil, “pazarlanması gereken” meta olarak tarif ediliyor.

  • Bütünleşik Kıyı Alan Planlaması ile Yerel Yönetimlerin Yetkileri Alınıyor

Bu kanun kapsamındaki alanların planlarını onama yetkisi Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na devrediliyor, İmar ve Yerel Yönetim Mevzuatının yerelleşme ilkesi yok ediliyor ve ayrıcalıklı bölgeler oluşturuluyor.

Kıyı bölgelerinde tarihsel gelişme süreci içerisinde oluşmuş ve yürürlükteki Kıyı Kanunu ile sorunları çözülmeyen (Bozburun, Karadeniz vb) yerleşmelerin sorunlarını çözme iddiasıyla ortaya çıkarılan bu yeni tasarı, sorunları çözmek bir yana yepyeni ve karmaşık sorun alanları tanımlayarak telafisi olanaksız sakıncaları hazırlamaktadır. Böylesi özel yerleşmelerin sorunlarının çözümü için, öncelikle detaylı bir analiz ve envanter çalışması yapılmalı, sadece o bölgelerin sorunlarını çözebilecek ve kıyılarda yeni yapılaşma hakları tanımlamayacak düzenlemeler getirilmeli, kıyının yatırımcıya teslim edilmesinin ve korunmamasının turizmi, doğayı, kentleri de öldürebilecek çok ağır bedelleri olacağı unutulmamalıdır.

Sonuç olarak; Kıyı Kanununun bazı maddelerini değiştiren ve ilave hükümler getiren bu düzenlemelerin büyük çoğunluğu, Anayasaya, kamu yararına ve kıyıların korunması ile ilgili temel ilkelere aykırıdır.

Kıyı Kanununda yeni bir düzenleme yapılmak isteniyorsa, bunun geniş katılımlı bir platform oluşturularak, koruma ilkelerinden vazgeçmeden, doğayı, kültür varlıklarını, kentleri ve turizmi “rant arayışlarına” teslim etmeden, yerelleşme politikalarına uyumlu ilkeler ışığında yapılacak çalışmalar sonrasında gündeme getirilmesi gereklidir.

Tasarı bu hali ile kamuoyunda kıyılarda ciddi anlamda imar affı beklentilerine yol açmış, vatandaşları kıyılarda kaçak yapı yapmaya özendirmiş, özellikle yatırımcıları ekonomiye katkı sağlama adı altında kıyıların yağmasına ve talanına yönlendirmiş, telafisi mümkün olmayan sonuçların doğmasına zemin hazırlamıştır.

Kıyılarda kamu yararına aykırı, kıyıların tahrip edilmesine neden olan genel ve temel sorunları çözmek yerine, özel ihtiyaçları karşılamak ve baskılara yanıt vermek üzere hazırlanmış bu tasarıdan derhal vazgeçilmeli, meclise sunulmamalıdır.

Tüm bu nedenlerle gelecek nesillere borçlu olduğumuz kentlerimiz, kıyılarımız ve kültür ve tabiat varlıklarımıza yönelik düzenlemelerin böylesi “oldu bittilerle” yasalaştırılması yönteminden vazgeçilerek, Tasarının geri çekilmesini talep ediyor, ilgili tüm çevreleri duyarlı olmaya, geleceğimizi tehdit edecek bir çok unsuru barındıran bu tasarıya ilişkin kaygılarımızı sahiplenmeye davet ediyoruz.

Saygılarımızla,

TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu
TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>