Etik İlkeler Özlük Hakları
ÇEVRE KANUNU'NDA DEĞİŞİKLİK YAPAN TASARI İLE İLGİLİ GÖRÜŞ RAPORU
DUYURULAR
Yayına Giriş Tarihi
2003-01-23
Güncellenme Zamanı
2003-01-23 16:45:48
Yayınlayan Birim
MERKEZ
Ancak bu tür parçacı yaklaşımlarla sorunları ortadan kaldırmak mümkün görülmemektedir. Çevre Kanunun bu anlamda çevre ile ilgili diğer kanunları da kapsayacak şekilde bir bütün olarak yeniden ele alması gerekmektedir. Kalkınma planına, ulusal çevre eylem planına ve Avrupa Birliğine uygun olarak etkin ve uygulanabilir bir Çevre Kanunu hazırlanmalıdır.
Bilindiği üzere ülkemizde çevre mevzuatı konusunda da bir eşgüdümsüzlük, denetimsizlik, görev ve yetki karmaşası yaşanmaktadır. Bir çok kanunda çevre ile ilgili hükümler bulunmakta, ilgili kamu kurumları ve yerel yönetimler arasında görev ve yetki paylaşımı sorunu yaşanmaktadır. Düzenlenecek bir Çevre Kanunu farklı kanunlarda yer alan toprak, su, hava, kirlilik gibi çevre unsurlarını bir bütün olarak bir araya getirmelidir.
Diğer taraftan Çevre Kanunu farklı kanunla ilan edilen, tespit edilen koruma alanlarını bir bütün olarak ele almalıdır. Koruma alanlarına yönelik farklı tanımlar, kavramlar, tespit çalışmalarında konu ve amaç farklılığı yaşanmaktadır. Farklı kamu kurum ve kuruluşları farklı gerekçelerle, farklı yöntemlerle koruma alanları belirlemekte, belirlenen alanların ne kadar bilimsel olarak belirlendiği tartışma yaratmaktadır. Bu nedenle Çevre Kanunu öncelikle korunması gereken alanların tespitine yönelik envanter oluşturulmasına hizmet edecek hükümleri içermektedir. Farklı kamu kurumlarınca üretilen veriler bir araya getirilmek suretiyle ülkenin her türlü koruma alanlarına yönelik envanteri oluşturulmalıdır. Çevre Bakanlığı da bu envanteri oluşturmak için eşgüdüm sağlamalı ve yeniden örgütlenmelidir.
Koruma tek başına sınırlama olarak ele alınmamalı, geliştirerek korumanın nasıl sağlanacağı üzerinde durulmalıdır. Koruma, iyileştirme ve geliştirme birlikte düşünülmelidir. Koruma merkezi, yerel yönetimler, diğer kamu kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum örgütlerinin önceliği olmalıdır. Koruma konusunda yetkili idareler, korumanın nasıl yapılacağı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Çevrenin korunmasında sürdürülebilirlik ve yaşam kalitesinin artırılması ile doğal değerlerin korunması temel amaç edinilmelidir. Çevre politikaları diğer sektörel politikaları ile birlikte ele alınmalı ve bütünleştirilmelidir. Koruma ve kullanma dengesi sağlanmalıdır. Doğal değerler kaynak olarak değil birer varlık olarak kabul edilmelidir. Çevre Kanununda çevrenin ticarileşmesine, Çevre Bakanlığı’nın da bir işletme haline getirilmesine izin verilmemelidir. Çevre Bakanlığı taşra örgütü ile birlikte teknik, eleman, yönetim, finansman ve denetim açısından güçlendirilmelidir. Genel anlamda politika ve stratejiler üretmeli, çevre envanterine yönelik çalışmalar yapmalı ve denetim görevini yerine getirmesi gerekmektedir.
Ülkemizde son çıkan yasalarda ve çıkarılması düzenlenen yasalarda çevre ekonominin önünde bir engel olarak görülmekte, yabancı ve yerli sermaye için bir kaynak olarak görülmektedir. Bu tür düzenlemelerin önünün kapatılması içinde diğer kanunlarda çevreye yönelik hükümlerin Çevre Kanununa aykırı olması halinde uygulanmayacağı hükme bağlanmalıdır. Demokratik bir insan hakkı olan çevre hakkı çevre ile ilgili düzenlemeler içinde yerini almalıdır.
Ayrıca Tasarıda görülen temel eksikliklerden biri de mevcutta çevresel risk oluşturan, kirlilik yaratan, sağlıksız yaşam alanlarına yönelik düzenlemeler getirmemesidir. Çevre koruma temelde çevreye verilen zararların azaltılmasına, ceza verilmesine yönelik olmamalı, önleme üzerine kurulmalıdır. Çevreye verilen zararların maliyetlerini hesaplamak, telafi etmek mümkün değildir.
Yukarıda bahsedilen genel ilkelerden uzak olan Tasarı maddeler bazında incelendiğinde aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir.
- Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının amaç maddesi yürürlükte olan 2872 sayılı Çevre Kanununun amaç maddesinden daha dar kapsamlıdır. Ayrıca bu madde de çevrenin korunmasının sadece sürdürülebilir gelişme ilkesi ile sınırlandırılması çevrenin ekonominin bir aracı olarak kullanılmasına yol açabilir.
Tasarının amaç maddesinde sürdürülebilir gelişmeyi de içine alan, sürdürülebilir kalkınma kavramı ile birlikte sürdürülebilir yaşam veya sürdürülebilirlik kavramlarına yer verilmelidir. Sürdürülebilir kalkınma sadece ekonomik değil, beslenme, barınma, sağlık ve eğitim hizmetleri, insan hakları gibi sosyal ve siyasal boyutları da içermelidir. İnsanların temel ihtiyaçlarının karşılanması çıkış noktası olmalıdır. Ayrıca yaşam kalitesinin, koruma ve kullanma dengesinin sağlanması da Kanunun amaçları içinde yer almalı, koruma iyileştirme, geliştirme ile birlikte düşünülmelidir.
Yürürlükteki Kanunda yer alan çevrenin ekonomik ve sosyal hedeflerle uyumlu olması ifadesi, çevrenin korunmasının ekonominin ve toplumun önünde bir engel olduğu şeklinde anlaşılabilir. Oysa sosyal, kültürel, ekonomik kalkınma çevre ile birlikte bütünlük teşkil etmelidir.
- Tasarının 2. maddesinde yer alan tanımların içeriği geliştirilebilir olmakla beraber bu tanımlar korunmalıdır. Bu tanımlardan “stratejik çevresel etki değerlendirmesi” tanımı geliştirilmeli ve hangi aşamada nerelerde kullanılacağına ilişkin ifadelere yer verilmelidir. Stratejik çevresel etki değerlendirmesi sektörel yatırımların, altyapı ve elektromanyetik projelerin yer seçimi, her tür ve ölçekteki planlama, politika ve programların oluşturulması aşmasında kullanılmalıdır. SÇED’de olası yatırımların ve kullanımların çevreye etkileri değerlendirilmek suretiyle, yatırım, proje ve kullanımın sorgulanması ve alternatifler üretilmesine yol açacaktır. Bu aşamada farklı çevre değişkenleri ve faaliyetler bir bütün olarak değerlendirilecektir. Doğal varlıklara geri dönülmez şekilde zarar verecek gelişim ve yapılanmaların sınırlanması ve engellenmesi makro düzeyde irdelenmiş olacaktır.
Aynı şekilde çevresel etki değerlendirmesi, projelendirme aşamasında öncelikle gündeme gelmelidir. Bu değerlendirme proje aşaması yanısıra faaliyetin yapımı, işletmesi, yeni ilavelerin, tadilatların yapılması sürecinde de var olmalıdır. 2872 sayılı Çevre Kanununun 10 uncu maddesini değiştiren Tasarının 7. maddesinde; çevresel etki değerlendirmesi ve stratejik çevresel etki değerlendirmesinin kimler tarafından, nasıl hazırlanacağı, inceleneceği ve onaylanacağına ilişkin hükümlere yer verilmelidir. Kanunda genel ilkelere yer verilmeli ve yönetmeliklere bırakılmamalıdır. Yönetmelikler Kanun ile yönlendirilmediği zaman, farklı dönemlerde farklı düzenlemeler görülmektedir. Ayrıca Kanunda meslek odalarının da denetim yapabilmesine ilişkin hükümler yer almalıdır.
Çevre yönetimi tanımı ise geliştirilmeli ve tüm canlıların sağlıklı ve dengeli bir çerçevede yaşamaları, doğal değerlerin korunması, değerlendirilmesi, geliştirilmesi amacıyla gerek kamusal gerekse özel kesimde uygun bir iletişim, planlama, eşgüdüm ve denetim sisteminin oluşturulmasına hizmet etmelidir.
Tanımlarda yer alan “elektromanyetik alan” ifadesi “elektromanyetik kirlilik” olarak değiştirilerek insan ve çevre sağlığı açısından risk oluşturan bu faaliyetlerin olumsuz etkilerinin önlenmesine ilişkin Kanunda genel hükümlere yer verilmeli ve bu alanda yaşanan hukuki boşluk ivedilikle doldurulmalıdır.
- Tasarının 4. maddesinde düzenlenen Yüksek Çevre Kurulu’nun oluşumu yeniden ele alınmalıdır. Çevre Yüksek Kurulu’nun Başbakanlık başkanlığında oluşturulması, kararların etkin, hızlı ve verimli bir şekilde alınmasında sorunlar yaratacaktır. Bakanlık düzeyinde başkanlık yapılmalı ve üyeleri konuyla ilgili olan kişilerden meydana gelmelidir. Bu kadar önemli bir konuda alınacak kararlar Başbakanın belirleyeceği üyelerden oluşmamalıdır. Ayrıca Başbakanının üyeleri nasıl belirleyeceği de belli olmadığı gibi konulara göre ilgili olmayan veya çevre koruma bilincinden uzak kimselerden oluşan bir üyelikte mümkün olabilir. Bu nedenle Kurul Orman, Tarım ve Köyişleri, Kültür Bakanlıkları, TÜBİTAK gibi bilimsel kuruluşlar, üniversiteler ve TMMOB üyelerinden oluşmalı gerektiğinde diğer kurum, kuruluş, sivil toplum örgütlerine açık olmalıdır.
Kurulun çalışmaları ile ilgili konularda ön hazırlık yapmak üzere Kurul’da yer alan kurum, kuruluş ve örgütlerin konuyla ilgili uzman elemanları bir araya gelmelidir. Gerektiğinde konuyla ilgili uzman kişilerin görüşlerine başvurulmalıdır.
- Tasarının 5. maddesinde yapılan değişiklikle Yüksek Çevre Kurulunun görevleri yeniden tanımlanmaktadır. Yüksek Çevre Kurulu anılan Kanunun (d) fıkrasında koruma alanları ve koruma bölgeleri, (e) fıkrasında Özel Çevre Koruma Bölgeleri tespit ve ilan etmekte ve esasları belirlemektedir. Bu hükümler ile yürürlükte olan 2872 sayılı Çevre Kanunun koruma alanlarının tespiti ile ilgili karmaşıklık ve sorunlar devam ettirilmektedir. Bilindiği üzere ülkemizde farklı kurum ve kuruluşlarca birçok koruma alanları tespit edilmekte ancak bu alanların hangi bilimsel, teknik esaslara göre belirlendiği bilinmemektedir. Özel Çevre Koruma Alanlarının da diğer koruma alanlarından farklı bir statüsü bulunmamaktadır. Özel Çevre Koruma alanları da koruma alanları kapsamında değerlendirilmelidir. Çevre Kanununun tanımlar başlıklı 2. maddesinde “sulak alan”, “hassas alan”, “doğa koruma alanı” gibi farklı koruma alanları yanısıra ayrıca özel koruma alanına gerek bulunmamaktadır.
Kanun birbirinden farklı bir takım tanımlar getirmek yerine bu tanımları kapsayan genel bir tanım yapmalı ve esas olarak bu alanların bilimsel olarak hangi ilkelere göre tespit edileceğine ilişkin hükümlere yer vermelidir. Kanunda ilkeler ve standartlar saptanarak bunların uygulanması amacıyla araçlar geliştirilmesine yönelik düzenlemeler yer almalıdır.
- Ayrıca Tasarının 9/a maddesinde koruma ve kullanma esasları ile koruma tedbirlerin alınmasında yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ifadesi yanısıra TMMOB bağlı meslek odaları ifadesine yer verilmelidir. Tasarının 3. maddesinde çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesinde meslek odaları ve birliklerine özellikle görev verilirken diğer hükümlerde meslek odalarının yer almaması düşündürücüdür.
Tasarının 9/b maddesinde, Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan etmeye, bu alanlarda uygulanacak koruma ve kullanma esasları ile plan ve projelerin hangi Bakanlıkça hazırlanıp yürütüleceğinin belirlemede Yüksek Çevre Kurulu’nun yetkili olması da hukuka aykırı olduğu gibi, uygulama da ciddi sorunlara yol açacak, yetki karmaşasına neden olacaktır. Bu nedenle Kanunlarda alanların tespit, ilan, plan ve projelerin hangi idareler tarafından yapılacağının açıkca Kanunda belirlenmesi gerekmektedir.
Ayrıca Tasarıda yer alan Özel Çevre Koruma Bölgelerinde 3194 sayılı İmar Kanununun 9. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağına ilişkin hükme gerek bulunmamaktadır. 3194 sayılı İmar Kanununun 4. maddesine göre özel kanunlar 3194 sayılı İmar Kanunun önündedir ve aykırılık olması durumunda özel kanun hükümleri geçerlidir.
Mekansal planların hazırlanması ve onaylanması konularına ilişkin hükümler, bütüncül bir tek kanunda toplanmalıdır. Bu nedenle planların yapılması ve onaylanmasına ilişkin hükümlere Çevre Kanununda yer verilmemelidir. Ancak çevreye duyarlı planların üretilmesinde Çevre Kanunu yönlendirici olmalıdır. Ülkemizde her çıkan kanunda planların yapılması ve onaylanmasında yeni kurumlara yetki verilmekte, böylelikle, bir araç olarak planlama fiziksel çevrenin ‘bir bütün olarak’ planlama disiplini içinde gelişmesi amacından sapmakta ve kurumlar arasındaki yetki tartışmalarına konu olmaktadır.
- Tasarının 8. maddesinde serbest bölgelerde, turizm bölgelerinde, organize ve küçük sanayi bölgelerinde yerel yönetimlerin atıksu altyapı sistemlerin kurulması, bakımı, onarımı, ıslah ve işletilmesindeki sorumlulukları ellerinden alınmakta ve sorumluluklar tüzel kişiliklere bırakılmaktadır. Bu konularda ilgili idareler sorumlu tutulmalı ve denetimde etkinlik kazandırılmalıdır.
- Tasarının 20. maddesinde bilgi ve başvuru hakkına yönelik hükümler getirilirken, getirilen istisnalar, istisna olmaktan çıkmakta, bilgi ve başvuru hakkının geniş anlamda kullanılmasına izin vermemektedir. İstisnalar yoruma açık ve genellik taşımakta olup nesnel değildir.
- 2872 sayılı Çevre Kanununa ek maddeler eklenmekte ve Ek madde 1’ile toprağın korunmasına ilişkin esaslar belirlenmektedir. Bu tür maddelerin ek madde olarak değil, çevre kanunun diğer maddeleri ile birlikte bir bütün halinde ele alınmalıdır. Toprağın korunmasına ve kirliliğin önlenmesine, giderilmesine ilişkin usul ve esaslar ilgili kuruluşların görüşleri alınarak yönetmelikle belirleneceği belirtilmesine karşın yürürlükte olan “Tarım Arazilerinin Korunması ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik” yürürlükten kaldırılmamaktadır. Bu durumda aynı konuda farklı düzenlemelere yer verilmek suretiyle çevre konusu içinden çıkılmaz bir hale dönüştürülmektedir.
Ayrıca ülkenin egemenlik alanlardaki denizlerden, kuru ya da etkin akarsu ve göl yataklarından ve tarım arazilerinden kum, çakıl ve benzeri maddelerin alınmasının çıkarılacak esaslara bağlı tutulması doğru olmadığı gibi Çevre Bakanlığı’nın ön iznine tutulması da uygun değildir. Bu alanlardan doğayı bozacak kum, çakıl ve benzeri maddelerin alınmasına ve kazı yapılmasına izin verilmemelidir.
- Tasarıda yer alan ek madde 7 ile kurulan döner sermeye işletmesi ile Çevre Bakanlığı ticari bir kuruluş haline dönüştürülme eğilimi taşımakta, döner sermeye işletmesinin kar etmesi öngörülürken, kardan merkez ve taşra teşkilatında çalışan kamu görevlilerine pay verilmektedir. Bu durum kamu hizmetini yerine getirmekle görevli ve yetkili olan Çevre Bakanlığı’nı işletme gibi yönetilmesine neden olacak, kamu görevlileri arasında eşitsizliklere yol açacaktır. Böyle bir anlayış çevrenin korunmasına, çevreden elde edilecek gelir açısından yaklaşmasına yol açacaktır.
- Kamu hizmetinden yararlanan kullanıcılardan atık su bedeli ve katık bedeli alınması da doğru değildir. Tasarının 30. maddesi ile değiştirilen Belediye Gelirleri Kanunda böyle bir değişiklik yapılması sosyal devlet anlayışı ile uyuşmamakta ve kamu hizmetini yerine getirmekle görevli olan belediyelerin ticari bir kuruluş olmasına yol açmaktadır. Herkesin sağlıklı bir çevrede yaşamasına olanak sağlanmalı ve eşit olarak herkesin kamu hizmetlerinden yararlanmalıdır.

TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>