Etik İlkeler Özlük Hakları
AFET YASA TASARISI İLE İLGİLİ BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİK
BASIN AÇIKLAMALARI
Yayına Giriş Tarihi
2012-02-24
Güncellenme Zamanı
2012-02-27 14:12:32
Yayınlayan Birim
ANTALYA

TBMM`de ilgili komisyonlarda onaylanan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı, gerek Sayın Başbakan , gerekse Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından açıklanan, tasarıda tanımlanan amaca hizmet etmekten oldukça uzaktır.

Son yıllarda alışkanlık haline gelen, her yeni yasal düzenlemede yasanın amacına ilişkin düzenlemeler yapılırken izlenen, ‘yerel yönetimlere ait görev ve yetkilerin merkeze taşınması ve kentsel rantların yönlendirilmesine ilişkin yetkilerin merkezi olarak kullanılmasının önünü açacak düzenlemelerin de araya sıkıştırılması` politikasının bu düzenlemede de egemen olduğu görülmektedir.

Tasarıda Anayasaya Aykırı hükümler içeren 5393 sayılı Belediye Kanunu‘nun "Kentsel Dönüşüm" konulu 73‘ncü maddesinde de değişiklik yapılarak, belediyelerin kentlerde tek başına "kentsel dönüşüm alanı" ilanı yetkisi tümüyle kaldırılmaktadır. Tasarının yasalaşması sonrasında herhangi bir bölgenin kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilmesi ancak "belediyenin talebi, Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulu‘nun onayı" ile gerçekleşebilecektir. Bu merkeziyetçi yaklaşım, her ne kadar bütüncül değerlendirmeye olanak sağlarmış gibi görünse de, tanımlanan tek taraflı karar süreci uygulayıcı yerel yönetimlerin inisiyatifini tümüyle ortadan kaldırmaktadır.

- Tasarının bu haliyle yasalaşması, ülkemizde kentleşme konusunda izlenen "ikiyüzlü" politikanın sürdürülmesi, bir yandan riskli yapı ilan edilen yapıların yıkıldığı, diğer yandan yeni riskli yapıların üretiminin sürdüğü, afet riski gerekçe gösterilerek tüm kentlerimizin bir rant aktarım alanı haline dönüştürüldüğü, "Hukuk Devleti" ilkesinin yerle bir edildiği bir gerçekliğe doğru yol almak demektir.

Bu kanun uyarınca yapılacak olan planların işlem ve uygulamaların aciliyeti gözetilerek 3194 sayılı Kanundaki askı sürelerine tabi olmayacağından behsedilmektedir. Ancak 3194 sayılı Kanunun 8/b maddesinde "Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer" denilmektedir. Dolayısıyla askı süresinin planın yürürlüğe girme süresine etkisi bulunmamakta, ayrıca bu madde ilehalkın bilgilenme katılım ve itiraz hakkı elinden alınmaktadır.

Tasarıda,  kanun kapsamında yapılan uygulamalara karşı yargıya başvurma hakkının tebliğ tarihinden başlayarak 30 güne indirilmesi, 60 gün olan yargıya başvurma hakkının 30 gün ile sınırlandırılması ve bu davalarda yürütmeyi durdurma kararı verilemeyeceğine ilişkin düzenlemeler, Anayasanın Hak Arama Hürriyetine ilişkin 36. maddesine açıkça aykırı olup kişilerin kendi mülkleri üzerindeki haklarını neredeyse ortadan kaldırmaktadır.

•-         Amacı risk taşıyan yapıların yıkılması ve yenilenmesi olan tasarı da yer verilen düzenleme ile risk taşımayan yapıların da "uygulama bütünlüğü" gerekçesiyle kanun hükümlerine tabi olacağı belirtilmiştir. Bu düzenleme ile riskli yapıların yanı sıra risk taşımayan yapılar, Bakanlığın belirleyeceği sınırların içinde kalmaları durumunda yıkılabilecektir.

Bu durumda evlerimizde rahatlıkla oturmanın mümkün olmadığı, gün gelip sağlam yapı sahibini ortada bırakabilecek düzenlemeler içermektedir.

 Benim yapım risk taşımıyor, güvendeyim" düşüncesine sahip olan kişilerin hukuksal güvencelerini, barınma haklarını, konut dokunulmazlığını  ortadan kaldırmaktadır.

Riskli alanlardaki yapıların tamamında (sağlam yapılar dahil), kişilerin konutlarını terk etmeye zorlayan düzenleme ile yapılara elektrik, su ve doğalgaz hizmetlerinin verilmeyeceği, verilen hizmetlerin durdurulacağına ilişkin, yapıların kısa süre içinde terk edilmesini ve bölgenin zorunlu tasfiyesini sağlamayı amaçlaması ile bu tür yapılarda yaşamak zorunda kalan yoksul kesimler ve kiracılar açısından önemli sorunlar yaratacaktır.

- Planlama kararlarına yönelik "özel" standart belirleme yetkisi, sosyal ve teknik altyapı standartlarının düşürülmesinin önünü açan, yenilenen alanların yaşanabilir alanlar olmaktan uzaklaşmasına neden olabilecek bir düzenlemedir.

- Tasarının yasalaşmasıyla kamunun elinde kalan son araziler de elden çıkarılacak, kamusal fakirleşme yeni bir boyut kazanacaktır. 

Hazine dışındaki kamu kurumlarına ait taşınmazların da, üstelik bu alanların riskli alanda olma koşulu da aranmadan Bakanlığa tahsis edilmesinin, Bakanlık tarafından yapılaşma amacıyla kullanılmasının ve bu alanların Bakanlık aracılığıyla TOKİ‘ye ya da belediyeye bedelsiz devrinin önü açılmaktadır.

- Yapılan bu düzenleme riskli yapılar gerekçe yapılarak başlatılacak ağır bir talan sürecini işaret etmektedir. Büyük bölümü Anayasaya aykırı olan bu düzenlemeler ile Kıyı Kanunu ile korunan kıyılarda yaygın bir talan sürecinin önü açılırken, tarım toprakları, zeytinlikler, meralar, ormanlar gözden çıkarılmakta, doğal, kentsel ve arkeolojik sit alanlarında olası bir talanın önün ardına kadar açılmaktadır. Yapılan düzenleme ile bugüne kadar oluşturulan doğal ve kültürel çevrenin korunmasına ilişkin tüm mevzuat yok sayılmaktadır

Böylesi bir düzenleme, ülke genelinde yapılacak yenileme ve dönüşüm çalışmalarındaki alımların ve yapım işlerinin, katılımı ve rekabeti arttıracak biçimde ilan edilerek yapılması yerine, Bakanlık, TOKİ ya da yerel yönetimler tarafından sübjektif değerlendirmelere dayalı firma seçimleri ile yapılması anlamına gelmektedir. Düzenlemenin yasalaşması sonrasında yapılacak uygulamalarda, yandaş firmaların kollandığı, ihalelere fesat karıştırıldığına ilişkin iddialar kaçınılmaz biçimde yoğunlaşacaktır.

İlgili kesimlerin görüş, öneri ve eleştirileri de alınmadan ve yeterince tartışılmadan yapılan benzeri düzenlemelerde olduğu gibi, bu egemen anlayışın doğal sonucu olarak, tasarının yasalaşması sonrasında yapılacak uygulamalar ile kentlerimiz plansızlığa doğru bir adım daha sürüklenecek, kentsel alanda karmaşa büyüyecektir.

Planlama, imar ve kentsel dönüşüm konularında yakın dönemde yapılan diğer yasal düzenlemelerde de gözlendiği gibi, yasa tasarısının ruhunda inşaat sektörünün canlandırılması, canlı tutulmasının gizil amaç olarak tercih edildiği anlaşılmaktadır. Ne yazık ki bu açıktan dillendirilmeyen gizil amacı gerçekleştirmek isterken seçilen yöntem insanca olmaktan uzaktır. Tercih edilen bu yöntem kentlerimizin en yoksul kesimlerini kredi kullanmaya ve borçlanmaya zorlamakta, yoksulluğu derinleştirmektedir.

Daha fazla zaman kaybetmeden, İmar Kanunu`nun yerini alacak, 648 sayılı KHK benzeri denetimsiz ve ruhsatsız yapılaşmayı kolaylaştıran düzenlemeleri ortadan kaldıracak yeni bir yasal düzenleme, tüm ilgili kesimlerin katılımıyla hazırlanmalı ve tartışmaya açılmalıdır. TMMOB Şehir Plancıları Odası, böylesi bir ortamın oluşturulması durumunda ülkemiz kentleşmesinin ihtiyacı olan yasal düzenlemeler konusunda gönülden katkı koymaya hazırdır.TMMOB Şehir Plancıları Odası tarafından "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı" hakkında hazırlanan Değerlendirme Raporu açıklama ekinde kamuoyunun dikkatine sunulmaktadır.

 

 

TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI

 ANTALYA ŞUBE YÖNETİM KURULU

TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>