BASINA VE KAMUOYUNA DUYURULUR!
İKTİDARIN ‘İÇ GÜVENLİĞİNİ‘ SAĞLAYAN YASAYA KARŞIYIZ!
26.02.2015, Ankara
Kendi meşruiyetini seçimlerde aldığı oy oranına dayandıran, kendisini milli iradenin tek mümessili sayan ve her fırsatta aldığı oy oranına atıfta bulunarak parlamenter sistemde hegemonyasını kurmak isteyen siyasi iktidarın unutmaması gerekir ki; demokrasinin en hayati unsuru gerek parlamentoda yer alan temsilciler aracılığıyla gerekse emek-meslek örgütleri ve toplumsal düzlemde halk tarafından örülen muhalefet pratikleridir. Geçmişte yaşanan acı örneklerde de görüldüğü gibi, salt çoğunluğa dayanan bir demokrasi anlayışından ziyade, demokratik sistemin devamlılığını sağlayan, güçlü muhalif hareketlerinin etkili denetimidir.
Ne yazık ki, seçimlerde aldığı oy oranına istinaden kendisini milli iradenin yegane temsilcisi sayan AKP, demokrasinin en temel ilkesini göz ardı ederek kentsel-toplumsal hareketleri bastırmaya çalışmaktadır. Son dönemde artan direniş pratiklerinden korkarak, anayasanın temel ilkelerini dahi göz ardı eden yasal düzenlemelere sarılmaktadır. Toplumsal muhalefet ODTÜ‘de, Gezi‘de, Karadeniz‘de HES karşıtı mücadelelerde, Munzur‘da, Tortum‘da, Kaz Dağları‘nda doğasına, yaşam alanlarına sahip çıkmakta ve ülkenin dört bir yanını şantiye alanı haline getiren sermaye odaklı kentsel dönüşüm projelerine karşı örgütlenerek meydanlara inmektedir. Toplumsal muhalefetin örgütlülüğünün gün geçtikçe güçlenmesi ve bu örgütlülüğün yargı süreçlerinde sermaye odaklı projelere karşı kazanılan davalar ile perçinlenmesi AKP iktidarının elini kolunu bağlamaktadır. Bu sebepledir ki bugün AKP iktidarı "protesto hakkının doğru şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışıyoruz" söylemleriyle kamuoyu nezdinde yumuşatmaya çalıştığı "İç Güvenlik Yasa Tasarısı"nı TBMM‘den geçirerek sokakta yükselen direnişi bastırabilmek için bütün gücünü seferber etmektedir.
Hukuk camiasının da belirttiği üzere söz konusu tasarı hukuk normlarına ve kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır. Gezi Direnişi sürecinde, "Polise yetkiyi ben verdim" diyen zihniyet, hukuku çiğneyerek, kolluk kuvvetlerine sözlü olarak "yetki vermeye" ihtiyaç duymadan, otoriter bir yönetim anlayışını yaratmak istemektedir. Yereldeki siyasi temsilcileri olan valilere, ‘makul şüphe‘ kisvesi altında göz altına alma gibi yetkiler vererek, yargı aygıtının yerine geçmek istemektedir. Her daim ‘demokrasi‘den dem vuranlar, demokrasinin doğru işlemesi için temel ilkelerden birisi olan ve mevcut iktidar döneminde hâlihazırda gitgide silikleşen "kuvvetler ayrılığı"nı tamamen alaşağı etmeyi hedeflemektedirler.
Belirtmek isteriz ki; ülkemizde yoksulluk ve yolsuzluk had safhadayken, özellikle büyük kentlerimizde evsiz insan sayısı ve boş ev stoku aynı hızda artarken, kentlerimizin doğal ve kamusal alanları bir bir talana maruz kalırken, iç güvenlik yasa tasarısı kentsel-toplumsal muhalefeti engelleyemeyecektir. Kentliler bir çırpıda yıllarca yaşamlarını sürdürdükleri mahallelerden onlarca kilometre uzağa sürülürken, çiftçinin suyu betonlarla boğulurken, ormanlarımız madencilik faaliyetleri uğruna yağmalanırken yani kısacası kentsel ve kırsal çelişki bu kadar derinleşmişken bu yasa tasarısı AKP iktidarını ve sermaye düzenini kurtarmaya yetmeyecektir.
Biz Şehir Plancıları Odası olarak, birçok yönüyle Anayasa‘ya ve AİHM kararlarına da aykırı olan bu yasa tasarısına tüm temel anayasal hak ve özgürlükler mücadelesini yok etmeyi hedeflemesi nedeniyle karşı çıktığımızı bir kez daha ifade ediyoruz. Elinde bulunan medya güçleriyle halkı yanıltarak, uygulamalarına halk nezdinde ‘rıza üreten‘, karşısında herhangi bir muhalif güç istemeyen AKP‘nin, kontrolsüzce her istediğini yapmasının yolunu açan bu yasayı reddettiğimizi, her türlü hukuksuz girişime karşı sokakta olmaya devam edeceğimizi, ülkemizde temel hak ve özgürlüklerimizi yok etmeyi hedefleyerek faşist bir diktatörlük hayali kuranlara karşı demokrasi mücadelesini büyütmenin şart olduğunu tekrar dile getiriyor, bütün meslektaşlarımızı ve yurttaşlarımızı bu mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz.
TMMOB Şehir Plancıları Odası
