Şehir Plancıları Odası olarak 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi‘nin 16. yılı nedeniyle yaptığımız açıklamada "…Geçen bu sürede ne Türkiye‘nin deprem ülkesi olduğu gerçeği değiştiğini, ne kıyılar, ne dere yataklarındaki betonlaşma sonucu oluşan sellerde ölümler, ne de afetlere çanak tutan yapılaşma ve rant odaklı uygulamalardan vazgeçildiğini; Marmara Depremine, Düzce, Elazığ, Van Depremi, depremler üzerine de birçok insanımızı kaybettiğimiz İstanbul, Ankara, Karadeniz`de yaşanan seller" in eklendiğini belirtmiştik. Aynı açıklamada ve daha önceki birçok açıklamamızda da söylediğimiz, çağdaş demokratik bir ülke olduğumuz iddia ediliyor ise, deprem, sel, çığ, fırtına gibi doğal afetlerde can kaybının yaşanmaması gerektiğini belirterek, bilimi yok sayan rant odaklı uygulamaları yapan idarecilerden, önlem alınmayan afetler sonucu yaşanan ölümler ve toplumumuzun maruz kaldığı tüm acılar nedeniyle hesap sorulması gerektiğini; doğa olayları olan depremlerde, sellerde, çığlarda; dağlarda, ovada, sokakta, meydanda, kamusal mekanda, devletin mekanında ve görevinde; artık bir kişinin dahi ölmesini istemediğimizi, basına ve kamuoyuna çok defa duyurduk.
Ne yazık ki, bu açıklamanın üzerinden 1 ay geçmeden yeni bir acıyı Artvin-Hopa`da yaşadı. Artvin‘de yaşanan yoğun yağış, yine yanlış enerji, orman ve kentleşme, imar politikaları nedeniyle afete dönüştü.
Aynı yanlış politikalar yüzünden bu defa Bodrum Kurban Bayramı arefesinde afeti yaşadı. Allaha şükürler olsun ki bir can kaybı şimdilik yaşanmadı. 
Oysa hepimiz biliyoruz ki, yaşanan bu felaketler ne tesadüf ne de kaderle bağlantılı bir doğa olayıdır. Bu felaket, "yazlık başkent" yakıştırması yapılan Bodrum‘da uygulanan yanlış hatalı ve ranta dayalı imar ve yapılaşmanın eseridir. Bodrum‘un her tarafını imara açanların; dere yataklarını doldurularak daraltanların, doldurulan alanları yapılaşmaya açanların, dereleri beton kanallara alanların, bunlar yetmiyormuş gibi yetersiz alt ve üst yapıyla aşırı nüfusu buraya çekenlerin eseridir.
Bu felaketin nedeni, izlenen doğaya duyarsız RES projeleri, ihtiyaçtan fazla üretilen II. konut adı altındaki yapılaşmalara, bilimsel verileri yok sayan dere ıslah projelerine, doğayı, yaşayanları hiçe sayan madencilik faaliyetlerine, topografya koşullarını göz ardı eden gelişigüzel ve tamamen ranta dayalı imar planları ve bu planları uygulayanlar ve uygulamasına izin verenlerdir. 
Bu felaketin sorumlusu, tüm bu felaketlere rağmen, hala ve ısrarla, turizm kisvesi altında, hiçbir ihtiyaç olmamasına rağmen izin verilen ve beton yığını haline getirilen II. konutlar, ormanları yok eden madencilik faaliyetleri, RES uygulamalarıdır.
Bugüne kadar izlenen popülist kentleşme politikaları nedeniyle altyapıya, alanın özgün değerlerine önem vermeyen ve tamamen rant odaklı yapılaşma anlayışıyla yol, kanalizasyon, yağmur drenajı gibi altyapı yatırımlarına para harcamayan, orman alanlarını yok eden, vadilerde, tarım arazilerinde, dere yataklarında ve kıyılarda adeta kaçak ve sağlıksız yapılaşmanın teşvik eden uygulamalar nedeniyle, mevsimsel yağışların her an afete dönüşmesi kaçınılmazdır. 
Ne yazık ki turizm kenti olan ve etrafı denizlerle çevrili Bodrum Belediyesinde 500 ‘e yakın memur ve işçi personelin içinde bir tane işçi veya memur kadrosunda şehir plancısı bulunmamaktadır. Bu da yerel idarecilerin planlamaya olan saygısı ile Bodruma planlama açısından verdiği önemi ve değerini göstermektedir. 
Yapılması gereken, ranta dayalı parçacı planlamadan, popülist kentleşme politikalarından vazgeçilmeli, tüm derelerin üzerleri açılmalı, ormanlık alanlardaki madencilik ve RES politikalarında derhal vazgeçilerek ormanların özgür bırakılması, yerleşim yerlerinde düzgün bir altyapı sisteminin acilen kurulması ve en önemlisi imar planı kararlarına aykırı olarak yapılan ve bunca defa uyarmamıza rağmen hiç bir iş ve işlem yapılmayan kaçak yapıların yıkılması ve en önemlisi İMARA VE PLANA RANT olarak bakılmaktan vazgeçilmesidir.

İsmet ŞAHİN
Şehir Plancıları Odası
Muğla Şube Başkanı