TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI ANA SAYFASI

6 ŞUBAT 2023 DEPREMLERİ SONRASINDA YENİDEN YAPILANMA SÜREÇLERİ HAKKINDA TÜRKİYE PLANLAMA OKULLARI BİRLİĞİ (TUPOB) GÖRÜŞÜ

Güncellenme Zamanı: 24.03.2023 12:30:27

KAMUOYUNA DUYURU

 

6 Şubat 2023 Depremleri Sonrasında Yeniden Yapılanma Süreçleri Hakkında 

Türkiye Planlama Okulları Birliği (TUPOB) Görüşü

 

Kahramanmaraş ve Hatay merkezli 6 Şubat 2023 depremleri ve sonrasında ortaya çıkan yıkımlar toplumun tümü gibi, görevi bilimsel uğraş  ve meslek alanı Şehir ve Bölge Planlama olan camiamızı da derinden etkilemiştir. Bu tür büyük afet risklerini azaltmak ve afet sonrasında çözümler üretebilmek için planlama disiplininin katkısına ve yönlendirmesine ihtiyaç olduğu aşikardır. Türkiye Planlama Okulları Birliği olarak içinden geçtiğimiz zorlu dönemin aşılabilmesi için planlama disiplininin temel evrensel ilkelerini, sürecin nasıl yürütülmesi gerektiğini bu hassas süreçte yer alan tüm aktörlerin ve kamuoyunun dikkatlerine sunmayı görev bilmekteyiz.

Yaşadığımız son büyük afet bir kez daha  kentsel rant odaklı sermaye birikim süreçlerinin can ve mal güvenliğimizi ne denli olumsuz etkilediğini ortaya koymuştur.  Islah imar planları, yapsatçı uygulamalar, imar aflarıyla şekillenen kentsel pratiğimizin bir deprem ülkesi olan Türkiye için ne büyük riskler taşıdığı tüm açıklığıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır. Afet sebebiyle oluşan derin yaralarımızın sarılabilmesi, geçmişten gelen kentleşme pratiğinin yarattığı sorunların yeniden yaşanmaması için farklı disiplin ve aktörlerin bir arada olması kent ve kentleşmenin çoklu katmanları içermesi nedeniyle zorunludur. Afet sonrası  yeniden yapılanma süreçlerinin bilimsel, etik ve ilkeli bir yaklaşımla yürütülmesi esastır. Bu süreçte yer alan her mesleğin sahip olduğu etik ilkeler afet –kriz dönemlerinde nasıl hareket edileceğine dair yol gösterici bir rehber olacaktır. Şehir ve Bölge Planlama tüm bu meslekler arasında kamu yararını gözeterek karar geliştirmekle yükümlü, kamusal bir hizmet olarak tanımlanan yegane meslektir. Kentlerin uzun erimli, gelecek nesilleri de gözeterek, risklere karşı bütüncül önlemlerle gelişimini sağlayan planlarını ve stratejilerini üretmek mesleğimizin temel sorumluluklarındandır. 

6 Şubat 2023 ve 20 Şubat 2023 tarihlerinde gerçekleşen Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerden etkilenen bölgelerde uygulanmak üzere yayınlanan 23 Şubat 2023 tarih ve 126 no`lu "Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi" kırsal – kentsel yerleşimlerin yeniden yapılaşmasını ve yeni yerleşim alanlarının hızlı arazi tahsisi uygulamasıyla düzenlenmesini amaçlamaktadır. Bu kararnamedeki ‘iskan alanlarında ve mevcut kentsel alanlarda Bakanlıkça onaylanacak plan ve imar uygulamaları beklenmeksizin uygulamanın yapılabileceği` ifadesi açıkça, yerleşim alanlarının düzenlenmesinde Şehir ve Bölge Planlama bilim ve meslek alanının ilkeleri, esasları ve mevzuatının göz ardı edilmesi anlamına gelmektedir. Bu ifadenin yanında  kararnamenin Kamu İhale Kanunu`nun uygulanmasıyla ilişkili bir diğer maddesiyle, ‘yapım işlerinde arsa temin edilmeden, mülkiyet, kamulaştırma ve gerekli hallerde imar işlemleri tamamlanmadan ve uygulama projeleri yapılmadan ihaleye` çıkılabilmesi mümkün hale getirilmiştir. Söz konusu kararname ile imar planı askı sürecinin ortadan kaldırılması, aslında bölgedeki taşınmaz sahiplerinin yasal ve yönetsel itiraz haklarının askıya alınması anlamına gelmektedir. Ülkemizde planlamaya katılım ve müzakere anlayışının gelişim süreci halen istenilen düzeyde değilken böyle olağan üstü durumlarda tamamen yok sayılması bölgenin yeni geleceğinin sahiplenilmesini de riske sokmaktadır.  

Bu kararnamede yer alan "planlar beklenmeksizin" inşa faaliyetlerine başlanması kararı, planlamayı yok sayarken sağlıklı, sürdürülebilir kırsal ve kentsel yaşam alanları oluşma süreçlerinin de önüne geçmektedir. Planlama kararlarının doğru yönlendirilmesi için planlama ilkelerinin savunulması mesleki etik ve sorumluluklardan biridir. Dolayısıyla sosyo-mekânsal yeniden inşa ve iyileştirme sürecini yalnızca bina yapımına ve konut inşasına indirgeyen bu yaklaşıma dair uyarılarda bulunmak hem meslek insanları hem de Türkiye`de planlama mesleğinin öğretimini üstlenen özneler olarak  bizlerin sorumlulukları arasında yer almaktadır.

Yaşanan afetler sonrasında ortaya çıkan sürecin yeni yaşam alanlarını inşa etme hedefini de gerçekleştirebilecek şekilde yönetilebilmesi için kısa, orta ve uzun vadeli adımların planlanması ve uygulamaya aktarılması gerekmektedir. Kısa vadede öne çıkan ihtiyaç, acil barınma ünitelerinin kurulmasıdır. Kalıcı yaşam alanlarının planlanarak inşa edilmesi sürerken nitelikli geçici yaşam alanlarının kurulması ve yaşamın yeniden başlatılması öncelik taşımaktadır. Bu esnada kalıcı yaşam alanları ve çevrenin kurulabilmesi için teknik, mekânsal, sosyal ve hukuksal alt yapı oluşturularak uzun vadeli planlama sürecinin başlatılması gerekmektedir. Planlama sürecinde öncelikle afet bölgesindeki çok boyutlu ihtiyaç analizinin veri temelli ve bilimsel bir yöntemle başlatılması yeni kurulacak yaşam alanlarında geçmişteki hataların tekrar edilmemesi için hayati önem taşımaktadır. Geleceğin afet dirençli yaşam alanlarının kurulması için öncelikle planlı bir süreç yönetimi ve sağlam bir bilimsel temel oluşturulması şarttır. 

Bu çok yönlü ve çok boyutlu bütüncül planlama sürecinin Şehir ve Bölge Planlama disiplininin kılavuzluğunda farklı uzmanlıklara sahip ekipler tarafından gerçekleştirilmesi elzemdir. Geçmişteki hataların ve eksikliklerin tekrarlanmaması için bu ele alış kritik önemdedir. Çünkü bütüncül planlama, sorun analizini kapsayıcı bir yöntem ve anlayışla gerçekleştiren, ihtiyaç çeşitliliğine her aşamada yer verebilen, sadece kentsel alanı değil, doğal ve kırsal alanlarla birlikte yaşam alanlarının bütününü görebilen böylelikle sorun tanımından çözüm önerisine kadar süreç boyunca esnek olabilen, hak sahipliğini tüm kesimlerin konut vebarınma hakkı üzerinden ele alan ve kamu yararını önceleyen bir disiplindir. Bütüncül olarak ele alınması gereken kentsel ve kırsal alanların doğal, kültürel ve ekonomik miraslarının korunabilmesi, tarım ve sanayi üretiminin yeniden canlandırılabilmesi planlama çalışmalarının temel eksenini oluşturur. Afetten etkilenen bölgede yaşamın yeniden kurulmasında "bölgesel" ölçekten başlayarak; yerelin ihtiyaçları ve dinamiklerini dikkate alan uzun vadeli, bütüncül planlama süreçleri işletilmelidir. Bölge halkının yerinde kalması sağlanarak, toplumsal ve mekânsal bellek ile kültürel miras korunarak, doğayla uyumlu, iklim değişimine dirençli, kentsel ve kırsal alanın üretim yapılarını gözeten, yerele özgü uygun çözümler sunan ve ekonomik yeniden canlanmanın altyapısını kuran bir yaklaşım benimsenmelidir.  Bu süreç kurumlar arası eşgüdüm içerisinde, tüm kesimlerin şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine uygun hareket ettiği, liyakatli uzmanların görev aldığı, yerel sakinlerin beklentilerinin kapsayıcı ve katılımcı bir anlayışla sürece yansıtıldığı, etik değerlere saygılı bir anlayışla yönetilmelidir. Şehir ve Bölge Planlama disiplini, yaşanabilir fiziki çevrelerin tasarımının yanı sıra yerel halkın taleplerini kamu yararı gözeterek korumakla da mükelleftir.  

Türkiye Planlama Okulları Birliği olarak; yetkili kurumları Şehir Plancıları Odamızın kamuoyuyla paylaştığı afet öncesi-sonrası süreçlerle ilgili tüm yol gösterici belgeleri ve planlamanın önemine atıf yapan tüm sivil toplum bileşenlerinin paylaşımlarını dikkate almaya ve bölgede yaşamı yeniden kurma yönünde toplumsal talepler, meslek odalarının önerileri ve bilim kuruluşlarının kılavuzluğunda kurumlar arası eşgüdüm içinde yol almaya davet ediyoruz. 

 

TUPOB

20.03.2023

 

Bu sayfa 24.03.2023 gününden itibaren 1 defa okunmuştur.