Etik İlkeler Özlük Hakları
3 HAZİRAN 2025`TE TRABZON`DAKİ SEL FELAKETİ HAKKINDA
BASIN AÇIKLAMALARI
Yayına Giriş Tarihi
2025-07-03
Güncellenme Zamanı
2025-07-03 16:03:33
Yayınlayan Birim
TRABZON

Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası`nın ortak basın toplantısı 25.06.2025 tarihinde saat 15.00`te Trabzon Mimarlar Odası`nda gerçekleştirildi.

3 Haziran 2025`te Trabzon‘da meydana gelen sel felaketi hakkında konuşan TMMOB Şehir Plancıları Odası Trabzon Şub. Başkanı. Ercan ŞEN: "3 Haziran`da yaşanan su baskını Trabzon için ilk değil. Farklı zamanlarda benzeri doğal afetler yaşandı ve maalesef can kayıpları oldu. Bu sel, mesleki ve kentsel olarak ciddi sorunlar yaşadığımızı ortaya koydu. Afetler doğa kaynaklı ve insan kaynaklı olarak kategorize ediliyor ama şunu unutmayalım; doğal kaynaklı afetler insan eliyle afete dönüşüyor. Trabzon için en önemli doğal olay heyelan, su baskını ve seldir. Afetin oluşması ile ilgili bir risk yönetimi olmalı. Kentteki var olan riskler nelerdir, nasıl ölçülür, nasıl müdahalelerde bulunulur? Risk yönetimiyle hareket etmemiz gerekiyor. Bizim böyle bir risk yönetimimiz yok; varsa da sadece belgede kalan şeyler. Riski nasıl ölçeriz, nasıl müdahale edilir, bunun sonucunda neler yapılır; bunu belirlememiz gerekir. Trabzon için sel birinci önceliğimiz. Trabzon`da kırktan fazla sel, yaklaşık 400`den fazla can kaybı var. Afet sonrasında iyiyiz fakat afet öncesinde riskleri ortadan kaldıracak bir eylem planımız yok."  açıklamalarında bulundu.

"Taşkın Eylem Planları Kâğıt Üzerinde Kalıyor"

Trabzon özelinde öncelikli doğal afet riski su baskını ve sel olaylarıdır. Ancak, ülke genelinde en büyük risk unsuru depremler olarak öne çıkmaktadır. Doğu Karadeniz Bölgesi‘nde sel ve taşkınlar, etkili ve sık karşılaşılan afet türleri arasında yer almaktadır. Bu kapsamda, tüm bakanlıkların uymakla yükümlü olduğu bir kalkınma planımız mevcuttur. Devletin en üst düzey politika belgeleri arasında yer alan Türkiye Risk Azaltma Planı (TARAP), yeni yapılacak tüm yerleşim alanlarında risk analizlerinin yapılmasını ve taşkın eylem planlarının hazırlanmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak uygulamada bu gereklilikler çoğu zaman yerine getirilmemektedir. Trabzon ili için hazırlanan İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) ve 2020 yılında yayımlanan bölgesel taşkın eylem planı, bu konuda önemli veriler sunmaktadır. Taşkın eylem planlarında, taşkına maruz kalabilecek alanlar bilimsel verilere dayalı olarak belirlenmiş ve 50 ile 500 yıllık taşkın tehlike senaryoları ile haritalandırılmıştır. Ancak, bu bilimsel verilere rağmen yerleşim alanlarına ilişkin imar planları, taşkın riski taşıyan bölgeleri yapılaşmaya açmakta; bu durum ciddi riskler doğurmaktadır. Örneğin, Araklı ilçesinde yer alan Ataklı Mahallesi, en yüksek taşkın riski taşıyan bölgeler arasında yer almakta olup olası bir sel durumunda ciddi etkilenme potansiyeline sahiptir. Ne yazık ki bu riski denetleyen ve önleyici tedbirler alan mekanizmalar yetersiz kalmaktadır. Benzer şekilde, Beşikdüzü ilçe merkezi taşkın riski açısından "yüksek riskli" olarak tanımlanmakta, Çarşıbaşı ilçesi de benzer şekilde kritik bir konumda bulunmaktadır. Sadece Ortahisar ilçesi değil, Yomra ilçesinin imar planlarında da taşkın risklerine yönelik yeterli önlem alınmamıştır.

‘`Uyarılar Dikkate Alınsaydı Risk Azaltılabilirdi``

Ortahisar ilçesinde yapılan imar planı çalışmasında, taşkın eylem planı uyarınca ilgili alanların "yüksek riskli" bölgeler arasında yer aldığı açıkça belirtilmiştir. Birtakım önlemlerin alınması gerektiği vurgulanmıştır. Söz konusu planlama belgeleri dikkate alınarak gerekli değerlendirmeler zamanında yapılmış olsaydı, mevcut riski tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa da, risk düzeyi önemli ölçüde azaltılabilirdi. Değirmen Dere bölgesi, taşkın tehlikesi açısından tamamen "yüksek" ve "çok yüksek" riskli alanlar arasında yer almakta olup, bu durum bilimsel raporlarla da desteklenmiştir. İlgili çalışma yalnızca mevcut taşkın risklerini değil, aynı zamanda 500 yıllık süre zarfında gerçekleşebilecek olası debi değişimlerini de kapsamaktadır. Bu tür yerleşimlerin söz konusu riskli bölgelerden tamamen kaldırılması bir seçenek olmakla birlikte, yerinde alınabilecek mühendislik ve planlama önlemleriyle riskin en aza indirilmesi mümkündür. Ancak bu süreç etkin bir şekilde yönetilememiş, ne yazık ki gerekli müdahaleler yapılmamıştır. Oysa ilgili bakanlık, hazırlanan belgelerde bu riskleri açıkça belirtmiş ve ilgili kurumlara gerekli uyarıları yapmıştır. Bu nedenle, afet risk yönetimi konusunda hazırlanan bilimsel ve teknik dokümanların dikkate alınması ve yetkili tüm aktörlerin bu çerçevede sorumluluk üstlenmesi hayati önem taşımaktadır.

"Altyapı Sorunları, Alan Seçim Hataları Afeti Derinleştiriyor"

Bundan sonraki süreçte "ne yapılabilir?" sorusu etrafında çözüm odaklı bir yaklaşım geliştirilmesi gerekmektedir. Zira bu kentte ve çevre bölgelerinde bugüne dek çok sayıda sel ve taşkın olayı yaşanmıştır. Her bir afet sonrasında çeşitli teknik raporlar hazırlanmış; ancak eylem planı aşamasına geçildiğinde gerekli adımların zamanında ve etkin bir şekilde atılamadığı gözlemlenmektedir. En temel sorunlardan biri, yer seçiminde yapılan hatalardır. 1990 yılında Maçka ilçesinde yaşanan taşkın afeti bunun somut bir örneğidir; olay sırasında birçok yurttaş yaşamını yitirmiştir. Buna rağmen, iki derenin kesiştiği yüksek riskli bir noktaya hastane inşa edilmiştir. Bu durum, alan seçimi konusundaki planlama hatalarını açıkça ortaya koymaktadır.

"Dolgu Planlarından Vazgeçilmeli"

Ne yapmamız gerekiyor? Derelerin denizle buluştuğu kuyu alanlarına dolgu yapmaktan bir an önce vazgeçmemiz gerekmektedir. Özellikle derelerin denizle buluştuğu kuyu alanlarına yönelik dolgu çalışmalarından ivedilikle vazgeçilmelidir. Ne yazık ki hâlen birçok ilçede yeni dolgu planları hazırlanmakta ve bu projelere Bakanlık nezdinde onay verilmektedir. Ancak, deniz kıyısına dolgu ve yol yapımından artık kesin bir şekilde uzak durulmalıdır. Her ne kadar bazı bölgeler için bu konuda geç kalınmış olsa da şehirlerin benzer felaketlerle karşı karşıya kalmaması için gecikmeksizin tüm önlemler alınmalıdır. Doğal dengeyi yeniden sağlamak adına su ile toprağın temasının kesilmemesi; suyun doğal akışının korunması gerekmektedir. Trabzon kent merkezinde ve çevresinde yapılacak yeni planlamalarda, başta hafif raylı sistem ve Uzun Kum Yaşam Alanı olmak üzere, tüm projelerde taşkın riskine karşı gerekli önlemler alınmalıdır. Özellikle hafif raylı sistem güzergâhının, daha önce sel yaşanmış alanlarla çakıştığı; örneğin Beşirli`deki sel riski taşıyan bölgeden geçen kısmının yer altına alınacağı dikkate alındığında, bu tür yapılar için ileri düzey mühendislik çözümlerinin zorunlu olduğu açıktır.

TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>