Yaşanan afet olayları sonucunda herhangi bir can kaybının yaşanmamış olması büyük bir şans olarak değerlendirilmelidir. Doğa olaylarının afete dönüşmesi insan eliyle gerçekleşen plansız, denetimsiz ve düzensiz yapılaşmaların sonucudur; yaşanan afetlerin sorumluluğunu sadece doğa olaylarına yüklemek, bilimsel ve teknik gerçekleri yok saymak anlamına gelir. Doğa olaylarının afete dönüşmesinde risklerin yeterli düzeyde analiz edilmemesi, alınması gereken önlemlerin uygulanmaması ve doğaya karşı bilinçsiz bir tutum sergilenmesi etkili olmaktadır.
Ne yazık ki gerek yerel yönetimler gerekse merkezi idare, süreci denetleyip kontrol altına almak yerine, imar affı şeklinde nitelenebilecek çeşitli hukuki düzenlemelerle kural tanımazlığı teşvik etmiş ve sorunun derinleşmesine zemin hazırlamıştır.
Daha önce de birçok kez ifade ettiğimiz üzere; Karadeniz Bölgesi`nde dere ve akarsu güzergâhlarının taşkın riski taşıyan kısımları korunmalı, bu alanlar hangi amaçla olursa olsun yapılaşmaya açılmamalıdır. Derelerin, akarsuların ve bunların yan kollarının hafriyat ve dolgu alanı olmadığı, bu kısımlar doldurularak kazanılan arazilerin derelere ait olduğu unutulmamalıdır.
Son yıllarda meydana gelen aşırı yağışlar sonucu aynı manzaraları görmek ve herhangi bir önlem almadan bir sene sonrasını beklemek kaderimiz olmamalıdır. Bu yaklaşımla artık yaşanan sel ve heyelan gibi olayların "doğal afet" ya da "beklenmedik yağış" şeklinde tanımlanması mümkün değildir.
Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız.