Lisans Eğitiminde 3 Yıl Tartışmaları Üzerine Şehir ve Bölge Planlama Disiplini Açısından Değerlendirme ve Uyarı
Son günlerde, YÖK başkanı tarafından lisans programlarının üç yıla indirileceğine yönelik açıklamalar yapılmaktadır (1). Bu açıklamanın ve ona bağlı tartışmaların şehircilik eğitimi ve mesleği açısından önemli sonuçlar doğurabileceği açıktır. Oda Yönetim Kurulu olarak, yıllardır akademiyle olan yoğun ilişkilerimize dayanan deneyimimiz ve sahadaki uygulama sorunlarını temel alan görüşümüzü kamuoyuyla paylaşmayı gerekli görüyoruz.
Şehir ve Bölge Planlama eğitiminin üç yıla indirilmesi, hem mesleki formasyonu hem de kamu yararını zayıflatacak yanlış bir adımdır.
1. Şehircilik Eğitimi "Hızlandırılabilir" Bir Program Değildir.
Şehircilik, yalnızca teknik bir alan değil, düşünsel olgunlaşmayı, etik duyarlılığı, mekânsal sezgiyi ve kamu yararı bilincini birlikte yoğuran bir disiplindir. Bu bütünlük, özellikle stüdyo kültürü içinde inşa edilmektedir. Stüdyolar; tartışmanın, karşılaşmanın, eleştirinin, revizyonun ve zaman içinde olgunlaşan karar alma becerisinin üretildiği yerlerdir.
Açıkça ifade edilmesi gerekirse, bu kültürü üç yıllık sıkıştırılmış bir şablona sığdırmaya çalışmak mesleğin en temel damarını kesmekle eş anlamlıdır. Stüdyo kültürü olmadan şehircilik eğitimi eksik kalmakta ve nitelikli bir eğitim programına dönüşememektedir. Şehir ve Bölge Planlama eğitiminin doğası gereği bu tür bir kısaltma, mesleğin gerekleriyle uyumlu değildir. Planlama disiplini; bölge ölçeğinden stratejik planlamaya, kent bütününden uygulama ölçeklerine kadar çok katmanlı bir yapıya sahiptir. Bu ölçeklerin doğru kavranması, yalnızca teorik bilgiyle değil, stüdyo ortamında yoğun uygulama, yerinde analiz, saha çalışması ve proje geliştirme süreçleriyle mümkün olur. Bu süreçler zaman içinde olgunlaşır; öğrenci sahayı okuyarak, karar süreçlerini deneyimleyerek mesleki yetkinlik kazanır. Eğitim süresinin kısaltılması, planlama mesleğinin gerektirdiği bu bütüncül yaklaşımın öğrencilere yeterince aktarılmasını güçleştirecek; altyapısı zayıf, saha deneyiminden uzak, ölçekler arası ilişkiyi kavramakta zorlanan mezunlar ortaya çıkaracaktır. Bu durum hem mesleğin niteliğini hem de kentlerimizin geleceğini doğrudan etkileyen bir risk oluşturur. Bu nedenle Şehir ve Bölge Planlama eğitimi, mesleğin bilimsel, teknik ve uygulamalı yapısı gereği kapsamlı ve uzun soluklu bir eğitim sürecini zorunlu kılmaktadır.
Bu noktada YÖK Başkanı`nın "başarılı ve isteyen öğrenciler" için lisans eğitiminin üç yılda tamamlanabileceğine yönelik açıklamalarının altını özellikle çizmek gerekmektedir. Bu yaklaşım, bazı teorik programlar için tartışılabilir olmakla birlikte, şehir ve bölge planlama gibi stüdyo temelli, mekânsal analiz yoğun ve kamusal sorumluluğu yüksek bir meslekte uygulanması mümkün gözükmemektedir. Çünkü plancılık eğitimi, dersleri hızla bitirerek mezun olunabilecek bir kredi biriktirme süreci değil, zamana yayılan bir mesleki olgunlaşma sürecidir. "Başarılı öğrenci hızlandırsın" söylemi, şehircilikte stüdyo kültürünün yapısal işleyişi ile uyumsuzdur. Dahası, bu söylemin pratikte üç yıllık programların önünü açan bir politika zeminine dönüşme riski açıktır. Dolayısıyla mesele yalnızca bireysel esneklik ya da istisnai bir hızlandırma değil aksine, yükseköğretimin bütününde üç yıllık modele geçişi meşrulaştıran bir adım niteliği taşımaktadır.
Şehircilik eğitimiyle ilgili bu değerlendirmeye karşı örnek olarak bazı Avrupa ülkeleri gösterilebilir. Evet bazı örneklerde 3 yıllık programlar vardır ancak bunların büyük kısmı Urban Studies / Kentsel Çalışmalar kapsamındadır. Bu programlar, mesleki icra yetkisine sahip yetkili Şehir Plancısı yetiştirmemekte, farklı kuruluşlar tarafından "kısmi akreditasyon" düzeyinde kabul edilmekte, profesyonel planlama yetkisi için mutlaka 1–2 yıllık ileri düzey diploma veya yüksek lisans eğitimini şart koşmaktadır. Dolayısıyla bu örnekler, Türkiye`deki 4 yıllık profesyonel planlama lisansına doğrudan denk gelmemektedir. Başka bir ifadeyle, dünyada nitelikli planlama yetkilerinin hızlandırılmış programlarla verildiği bir model bulunmamaktadır.
Eğitimin 3 yıla indirilmesinin doğrudan üreteceği sorunlar bulunmaktadır. Bu öneri teorik değil, somut sonuçlar doğuracaktır. Mesleki yetkinliklerin aşınması söz konusu olacaktır. Mekânsal analiz, iklim ve afet riskleri, kentsel tasarım, koruma planları, Coğrafi Bilgi Sistemi okuryazarlığı, katılımcı süreç yönetimi gibi konuların hiçbirinin üç yıl içinde aynı nitelikte verilmesi mümkün değildir. Programı üç yıla düşürmek için ders sayısını azaltmak kaçınılmaz olacaktır ve bu da nitelik kaybı yaratacaktır. Ayrıca yükseköğretimin niteliğine yapısal darbe vuracaktır. Burada özellikle altını çizmek isteriz ki üniversite eğitimini üç yıla indirmek, yükseköğretimin "oluşturucu" boyutunu zayıflatıp, sadece "sertifikalandırıcı" bir işleve dönüşmesine yol açacaktır. .
Bu uyarı, şehircilik eğitiminin özünü ilgilendirmektedir. Planlama eğitimi, yalnızca bilgi yüklenen bir süreç değil; etik bilincin, toplumsal sorumluluk duygusunun, mekânsal sezginin ve demokratik kültürün geliştiği bir kişisel ve mesleki dönüşüm sürecidir.
Bu dönüşüm ve olgunlaşma süreci zamana ihtiyaç duymaktadır ve bu süreç hızlandırıldığında murat edilen hedeflere erişme ihtimali zayıflayacaktır.
2. Bugün Türkiye İçin Gereken, Eğitimi Kısaltmak Değil, Güçlendirmektir.
Deprem riski, iklim krizi, taşkınlar, plansız yapılaşma baskısı ve tarım alanlarının kaybı gibi kritik ve çok çeşitli sorunlarla karşı karşıya olan ülkemizde, planlama eğitiminin süresini kısaltmak, kamu yararı, afet güvenliği ve toplumsal maliyetler açısından ciddi bir risk üretecektir. Ülkemizin ihtiyacı, üç yıllık hızlandırılmış programlar yerine, daha güçlü stüdyo kurguları, iklim-odaklı dersler, akademik kadrosu ve mekansal donatısı güçlendirilmiş bölümler ve analitik kapasitesi yüksek planlama eğitiminin altyapısını oluşturmaktır.
3. Sonuç: Tavrımız Açıktır.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu olarak sorumluluğumuz gereği ifade etmek istiyoruz:
Kentlerimizin doğa olaylarına karşı dirençli hale getirilmesi, erişilebilir ve adil kent kurgularının oluşturulması, ekolojik değerlere duyarlı yaşam alanlarının planlanlanması gibi kritik konu başlıklarında oldukça önemli bir işlev üstlenme potansiyeline sahip olan Şehir ve Bölge Planlama mesleğinin, eğitim programının üç yıla indirilmesi, mesleğin niteliğini düşüren, kamu yararını zayıflatan ve yükseköğretimi salt diplomaya indirgeme riski taşıyan sakıncalı bir girişimdir.
Bu tartışmanın bilimsel, mesleki ve toplumsal boyutları dikkate alınmadan atılacak her adım, ülkemizin geleceğini olumsuz etkileyecektir
Bizler, uzmanlığımızın gerektirdiği şekilde, şehircilik eğitiminin niteliğini ve kamusal işlevini savunmaya devam edeceğiz.
Şehir Plancıları Odası
Yönetim Kurulu