TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi olarak her yıl düzenlediğimiz geleneksel sergilerin bu yıl 11.`sini "Mümkünlerin Kıyısında" temasıyla 23 Aralık 2025 – 6 Ocak 2026 tarihleri Maus Art Space`de gerçekleştiriyoruz.
10 farklı atölyenin yürüttüğü kolektif üretimlerle oluşan sergi, Ankara`nın kayıplar, boşluklar ve hatırlayışlar arasındaki hâllerini mümkünlerin kıyısında yeniden okumaya davet ediyor.
23 Aralık 2025 Salı günü saat 18.00`da Maus Art Space`de yapacağımız sergi açılış kokteyline herkesi bekliyoruz.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi
MÜMKÜNLERİN KIYISINDA
MANİFESTO
"Çünkü biz aynı zamanda kaybettiklerimiziz"
(Amores Perros)
Gözden silinen sokaklar, sesi kısılmış meydanlar, hafızamızda solan anılar… Kent katmanlarındaki bu kayıp izler, bugün Ankara`nın hikâyesini silikleştiren eksiklerdir. Oysa eksiklik bir yokluk değil, yeniden hatırlamaya uzanan bir davettir. Ulus`un bilinmeyen pasajlarından Yenişehir`in yarım kalan hikayelerine; duygular coğrafyasının görünmez titreşimlerinden olasılıklarla dolu sokaklarına kadar her boşluk, bize kendini yeniden yazdıracak bir satır aralığı bırakır.
Kaybettiklerimiz, bir mahallenin ruhu, bir ağacın gölgesi, bir meydanın sesi, kent hafızasından silikleşse de mekânın derinliklerinde hâlâ yaşar.
"Mümkünlerin Kıyısında", karamsarlığın gölgesine sığınmak yerine, kayıpların izini sürerek umudu filizlendirmeyi amaçlar. Biliyoruz ki her yıkım, yeniden kuracağımız köprünün ilk taşını oluşturur; her unutuluş, ortak bir hatırlayışın kıvılcımını tutuşturur. Sustuğumuzda kayıplar çoğalır; bir araya gelip konuştuğumuzda yaşam yeniden vuku bulur. Bu sergi, hatırlamanın iyileştirici gücünü arayan herkese açık bir çağrı; Ankara`daki kayıpları umutla ve cesaretle arayanların ortak manifestosudur.
Bu sergide mekânsal hafızasında yara almış, aidiyet duygusu sarsılmış, sembollerini kaybetmiş ya da terk edilmiş bir kentin davranış kalıplarına odaklanıyoruz. Böyle bir kent, sınırlarını genişletebilir, parçalanabilir, dönüşebilir ya da sessizleşebilir. Boşluk, hem bir kaybın izidir hem de yeniden kurmanın imkânını taşır. "Mümkünlerin Kıyısında" sergisi, geçmişin yükünü ya da geleceğin vaadini taşımayan bir kentin olasılıklarını ve o kentte yaşayanların yeniden var olma biçimlerini görünür kılmayı hedefler. Kentin kendisini yeniden üretme ihtimalini bazen boşlukta, bazen direnişte, bazen de sessizlikte arar. Bir harabeden doğan şiirsellik kadar, bir boşlukta büyüyen öfke de bu anlatının parçasıdır.
Şehir Plancıları Odası‘nın yıllık sergisi, bu yoklukların ve kayıpların içinden yeni bir başlangıç yaratmak için bir çağrıdır. Hep birlikte, kolektif bir emekle, paylaşarak özgürce yeniden üretmek için buradayız.
Ve belki de bu nedenle, tam da şimdi her şeyi yapabiliriz.
Kaybedecek bir şeyimiz yok: şimdi üretmenin, paylaşmanın ve yeniden kurmanın tam zamanı!
ATÖLYELER
1. Duydum Ki Unutmuşsun: Boşluğun arkeolojisi
Yürütücüler: Ankara Aks / Naz Şerife Özcan Cengiz, Zeynep Ünsal
Boşluk, bir yokluk değil; duyulmayan bir sesin, görülmeyen bir katmanın izidir.
Kentin unutulmuş yerlerinde hâlâ anlatılmamış hikâyeler, tutulmamış yaslar, kurulmamış cümleler vardır. Biz, bu atölyede o boşluklara bakmakla yetinmiyoruz—onları dinliyor, kazıyor, kaydediyor ve yeniden kuruyoruz. Unutulanı hatırlamak için, kaybolanı görünür kılmak için, şehirle aramızda kalan sessizliği birlikte çeviriyoruz.
Çünkü her boşluk, yeniden başlamanın en açık yeridir.
Boşluğun Arkeolojisi, Ankara`da sessizleşmiş, terk edilmiş, unutulmuş ya da işlevini yitirmiş kentsel alanlara odaklanan bir araştırma ve üretim atölyesidir. Atölye, boşluğu bir yokluk değil; zamanla silikleşmiş hikâyelerin, yarım kalmış mekânların ve bastırılmış kent hafızasının bir parçası olarak ele alır. Katılımcılar, Ankara`dan seçilen boşluk alanlarını araştıracak; geçmişten bugüne bu alanların taşıdığı izleri gözlem, arşiv taraması, belge toplama ve sahada yapılan üretimlerle ortaya koyacaktır. Atölye süreci, katılımcıların küçük ekipler hâlinde çalışmasıyla ilerleyecek ve tüm üretimler, kolektif biçimde şekillenen tek bir ortak işe dönüşecektir.
2. Axis Ancyra (Eksen Ankara)
Yürütücüler: Açık Atölye Ankara / Berrak Esen, Seda Pakkan, Sevinç Köker
"Axis Mundi" kavramı, dünyanın merkezini, gökyüzü, yeryüzü ve yeraltını birbirine bağlayan kozmik ekseni temsil eder. Mitolojide, dinlerde ve sanat tarihinde sıkça karşımıza çıkar.
Bu kavramdan referans alan "Axis Ancyra" Ankara`nın ruhunu yeniden biçimlendiren, birleştiren bir merkez, boşluğun hafızasını ifade eden akışkan bir form alanıdır.
Bu eksende; bitişler başlangıçlara, boşluklar düzene ve düzensizliğe, yıkımlar yeniden doğuşlara dönüşür.
Ankara`nın katmanlı belleğinde, her form bir karşılık bulur ve kendi merkezini ilan eder.
• Bu atölye deneysel bir keşif yolculuğudur.
• Katılımcıların gönüllü olması yeterlidir.
• Alan bilgisine ihtiyaç duymaz.
3. Direnişin ‘Ben` Hali: Flanör`ün Seyir Defteri
Yürütücüler: Pınar Çobanyılmaz, Damla Karagöz, Ayça İnci, Faruk Gayretli
Madem en sonunda kendimizi kaybettik, o zaman önce kendimizden başlayalım!..
Kaybettiklerimizin daha ötesi yok diye düşündüğümüz bir zamanın kırılımında, sıfır noktasındayız. Gittikçe anlamı çözülen ve sesimizi boğan bir dünyanın içinde, umudu filizlendirmek ve eksilenleri kimi zaman hatırlayarak kimi zaman ise onların yerine yenisini koyarak tamamlamak belki de şu anki en büyük mücadelemiz. "Neden" ve "nasıl" sorgusunun günlük hayat rutinimizden hızla uzaklaştı(rıldı)ğı bir zamanın içindeyiz. Kentimize, meydanlarımıza, bize ve benliğimize yönelen baskı karşısında direnmek ise tek çıkış yolumuz. ‘Ben` den başlayarak ‘biz` olma yolunda anlamımızı, değerlerimizi yeniden bulmak zorundayız. İşte tam da bu yüzden; benliğimizi önce yaşadığımız kentin hafızasına, sonra mekânlarına, ardından birbirimize ve nihayetinde kendimize yabancılaştıran bu çok katmanlı yapının örtülerini tek tek kaldırma vaktinin geldiğine inanıyoruz…
Bu atölye kapsamında bir flanör olarak direnişin ‘ben` haliyle seyrimize başlıyoruz. Ve sonrasında ‘biz` e dönüşerek şimdiye kadar olup biteni yeniden anlamlandırmaya çalıştığımız, oluşlara kapı araladığımız kolektif bir arayışı deneyimlemeyi umuyoruz.
Seyirde Flanör
Yavaşlayan Beden . Derinleşen Bakış . Sorgulayan Zihin . Keşfeden Ben
Bir flanör olarak gündelik yaşamın kaosu ve hızı içerisinde zaman algımızı yeniden gözden geçirerek, bazen yavaşlayarak bazen de sadece durarak bir seyir gerçekleştireceğiz. Bu seyir; ‘ben` olarak kendimize ve çevremize bakışımızı derinleştirdiğimiz, tekil ve kişisel bir deneyim olacak. Duygu ve düşüncelerimizin mekân ve başkaları ile olan izdüşümlerini sorgulayarak; bende, bizde ve mekânda olup bitenin farkına varıp, keşfedeceğiz...
Arayışta Direniş
Anlama . Eleştirme . İfşa Etme . Yeniden Anlamlandırma
Belki de direniş hiç bitmeyen bir arayış, kimi zaman bir izi sürme kimi zaman da başka direniş biçimleri ile karşılaştığımız bir durak… Bizim arayışımız ise, önce olanları anlayarak ve bunun muhalif eleştirisini yaparak başlayacak. Kendimiz ve çevremiz ile olan ilişkimizde gerilim yaratan, derinde gizlenen, kuşat(ıl)an, savuran ya da içine çeken her neyse önce bunu kendimize ifşa edeceğiz. Sonrasında birbirimizle olan yollarımızı kesiştirerek kolektif bir ifşa ve yeni bir anlam üretme sürecinin içine gireceğiz…
Oluşlarla ‘Ben`den ‘Mekân`a ve ‘Biz`e
Umut . Üretim . İyileşme
Umutlu bir başlangıcın eşiğinde; kendimize, mekâna ve bize dair olup biteni bir üretim süreci haline getirerek oluşlara dönüştüreceğiz… Çizimden fotoğrafa, kavramsallaştırmadan haritalamaya uzanan araçlarla, hem bireysel hem de kolektif yolculuğumuzu yaratıcılıkla birleştireceğiz. Bu deneyimde yolculuğumuzun en önemli şahidi seyir defterlerimiz olup, biraz katarsis, biraz hayal kurma, çokça birlikte düşünerek hep birlikte iyileşeceğiz…
4. Kent Fragmanları
Yürütücüler: Esra Çelikoğlu, Melis Acar, Sıla Özcan
Bu atölyede, tek değil birlikte, mümkünlerin kıyısında kurmaca bir kente inanıyoruz.
Kurallarını, sosyal normlarını, çelişkilerini, sokaklarını birlikte hayal ediyoruz.
Bu şehirde bir gün bir şey oluyor—bir şey kırılıyor, taşınıyor, patlıyor ya da yankılanıyor.
Ve biz, bu hiç yaşanmamış "isyan" anının fragmanlarını üretiyoruz.
Sessiz bir patlamanın izleri.
Dağılmış kelimeler, yarım kalmış çizgiler, bölünmüş imgeler…
En sonunda elimizde ne tam bir hikâye, ne net bir plan kalacak.
Ama belki de tam orada—parçalanmış, dağınık, kolektif bir nesnede—bir şehrin hayali isyanı yankılanacak.
5. Görünmeyen Heykelin Peşinde
Yürütücü: namekân / Ruşen Cesur Kurtoğlu, Sevil Duman Uzun
Belki geçmişin doğrudan tanıkları değiller. Ama bugünün duyarlılığı ve ortak iradesiyle kendi dünyalarını ve geleceklerini şekillendirmeye cesaretleri var. Bu atölye, umutsuzluklara direnen, böylesi bir arayışın ve ortak hayalin izinde olan gençler için.
Atölye, geçmişte kentle birlikte var olmuş ama bugün artık yerinde olmayan ya da görünmez kılınmış bir kamusal heykelin izini sürüyor. Katılımcılar, bu heykelin yapılış amacını, sanatçısını ve kent içindeki bağlamını dinleyecek; formuna, görseline veya fiziksel varlığına dair hiçbir şey görmeyecekler. Heykelin hikâyesi duyulacak, imgesi ise katılımcıların hayal gücüne bırakılacak.
Bu bilinçli "görmeme" hali, geçmişle kurulan ilişkiyi bir yeniden üretim zeminine taşıyacak.
Kaybolan bir formun yalnızca maddi değil, aynı zamanda kültürel, toplumsal ve duygusal anlamlarının da eksildiğini fark ederek bu boşlukların peşine düşeceğiz. Önemli olan, görünmeyeni başka bir formda tekrar görünür kılmak. Hayal ettiğimiz heykeli tekrar yapacağız.
Atölye sonunda ortaya çıkacak form, yalnızca artık görünmez olana bir yankı değil; sezgiden doğan, bugünden beslenen ve yarına dair olacak.
6. Mekanın Hafızasında Direniş, Ankara`nın Eylemliliği
Yürütücüler: Roof Coliving / Emre Güzel, İzel Büyükgöze, Sıla Kartal
Kapsam: Ankara`nın sokaklarında direnişin, dayanışmanın, yan yana gelişlerin izleri var. Bu atölyede, kentin yakın geçmişindeki ve bugünündeki kolektif eylemlilik hafızasını birlikte yeniden görünür kılmak istiyoruz. Kuğulupark`tan Yüksel Caddesi`ne, Tandoğan`dan Kolej Meydanı`na, Abdi İpekçi Parkı`ndan Güvenpark`a uzanan bu alanlar, geçmişten bugüne birçok mücadeleye tanıklık etti. Peki, gündelik hayatın bir parçası olan bu mekanlar, bir direniş anında nasıl dönüşüyor?
Roof Coliving ekibi olarak, farklı kuşaklardan gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde Ankara`daki eylemlilik mekanlarına dair kişisel anılar, duygular ve deneyimleri topladık.
Atölye katılımcılarıyla bu hikayeleri paylaşacak, ardından anlatıları dijital modellemeler, fotoğraflar, kolajlar ve fanzinler gibi çeşitli görsel araçlarla sergiye dönüştüreceğiz. Atölyede, aynı mekanlarda farklı zamanlarda aynı meseleler için nasıl örgütlenildiğini ve bu mekanların nasıl sahiplenildiğini anlamaya çalışacağız.
7. Bir Beden Nasıl Direnir?
Yürütücü: Arzu Aydınay
"Bedenim, benim toprak çizgimdir. Orada başlar dünya."
Bir beden nasıl direnir?
ODTÜ`de, Güvenpark`ta, Tandoğan Meydanı`nda...Ankara`nın meydanlarında, bir beden direnirken nasıl konumlanır? Bir kaldırımı mesken tutar, bir meydana yayılır, bir duvara yaslanır. Yalnızca bulunarak bile direnebilir.
Bizler bedenin sadece bir taşıyıcı değil, aynı zamanda bir anlatıcı, bir karşı duruş, bir tanıklık olduğuna inanıyoruz.
Bedenimiz; baskı altında kıvrılan bir omuzda, haykıran bir ağızda, gözlüğün arkasındaki net bakışta direnir. Kalabalık içinde bir duruşta; siper alırken bir eğimde, yürürken bir gerilimde, sırtını dönerken bir kararlılıktadır.
Bu atölyede; Bedenlerimizi sadece temsil etmeyeceğiz, yeniden inşa edeceğiz. Direnişi sadece anlatmayacağız, somutlaştıracağız. Hafızayı sadece hatırlamayacağız, bedenle kazıyacağız.
Çünkü biliyoruz ki; Her beden, direnişin bir formudur. Her jest, bir isyandır. Her sessizlik, yankılanacak bir çığlıktır.
Beden direnir. Ve o direniş, biçim alır. Strüktür olur. Kolaj olur. İz olur.
Bu atölye, direnişin yankılarını bedenin politik varoluşu üzerinden düşünmek, hissetmek ve somutlaştırmak üzere kurgulandı. Katılımcılarla birlikte hem bireysel hem kolektif bir üretim süreci deneyimlenecek. Atölye üç temel fazdan oluşur:
Düşünsel ve Bedensel Giriş: Katılımcılarla birlikte bedenin politik bir özne olarak nasıl konumlanacağını konuşacağımız bir düşünsel buluşma gerçekleşecektir. Bu kısımda bedenin performatif, savunmacı ve dirençli halleri üzerine fotoğraf ve felsefik örnekler incelenip tartışılacaktır. Strüktürel Direniş Mankeni Üretimi: Belirlenen grup tarafından, "direnen beden"i simgeleyen, sembolik bir manken üretilecektir. Bu strüktürel manken, sadece insan formu değil; aynı zamanda bir fikir, bir jest, bir an ya da bir çığlık olabilir. Kolaj ve Müdahale: Üretilen mankenlere geçmiş eylemlerden, protestolardan, gündelik hayattaki pasif/agresif direnişlerden alınmış beden duruşlarının fotoğrafları iliştirilerek, manken kolaj tekniğiyle zenginleştirilecek; gaz maskeleri, kalkanlar, başlıklar, gözlükler, sloganlar gibi sembollerle müdahale edilerek manken yaşayan ve direnen bir bedene dönüştürülecektir.
8. Sular Altında Ankara Gezi Rehberi
Yürütücü: Seda Şen
[...] these fragments I have shored against my ruins
T.S. Eliot
Ankara`ya Seyahatname eserinde yer veren Evliya Çelebi Ankara`ya dair gözlemlerinin tarih boyunca bir hayalet gibi kenti takip etmesini bekler miydi? Kent hakkında gezginlerin deneyim ve gözlemlerini oluşturan gezi metinleri Ankara`nın anlamlarını şekillendiren metinler olmuşlardır. Turist Danışma bürolarında yer alan broşürlerin bir kısmında bile bu anlamları vurgulayan yönlendirmeler bulunabilir. Turistik bir broşürü veya bir gezi kitabını ele aldığınızda, gezecek olduğunuz kentte "mutlaka görülmesi gereken" yerlere sizi yönlendirerek standart ve kontrollü bir deneyim sağlar. Peki ya herşeyini kaybeden, molozlarından yeniden inşa edilen bir Ankara`nın turist broşürü hazırlasaydık, içinde neler barındırırdı?
Bu atölyede Ankara`ya dair yazılan eski metinler kullanılarak yeni Ankara`nın ziyaretçileri için "mutlaka görülecek yerleri ve yapılması gerekenleri" barındıran harita, broşürler yapılacak, bu turistik anlatıya dahil edilebileceği tartışılarak bir sergi formatında hazırlanacaktır.
9. Sinema Hatırlatır
Yürütücüler: O`film / Ali Gençoğlu, Emrah Öztürk, Mert Arık, Nurşah Ferah
Sinema, bize en yakın hatırlama aygıtıdır. Yeniden ve yeniden inşa edilen şehirler, sinemanın kaydetme gücüyle hem belgelenir hem de hissedilir. Bu atölye, Ankara`nın sinematik belleği üzerinden kentteki mekânsal ve duygusal kayıpları görünür kılmayı amaçlar.
Atölye yürütülürken "Frame in Frame" ile katılımcılar, filmden alınan sahneleri aynı açıyla yeniden kadrajlayarak geçmiş ve bugünü üst üste düşürecekler. Bunun dışında "Duygu Tabanlı Tartışmalar"la "Bu sahne size ne hissettiriyor?", "Bugün bu mekân nasıl bir duygu veriyor?", "Kaybolan neydi?" gibi sorular üzerinden mekân-duygu ilişkisi tartışılacak.
Atölye sonunda "Kolektif Duygu Haritası" ile film kareleri, bugünün fotoğrafları ve katılımcıların yorumlarıyla oluşturulacak renkli bir duygu haritası hazırlanacaktır. "Mekânsal Hatırlama Panosu" ile post-it`lerle toplanan anlık duygusal tepkiler görsel bir panoda sergilenecektir.
Rota güzergahlarının olduğu (Ulus-Kızılay) bir haritada kaybedilen ve bir mücadele alanı olarak hala kent içinde varlığını koruyan mekanlar haritada belirtilecek ve kentin sinema aracılığıyla dolayımlanan mekan hafızası haritası çıkartılacaktır. Bu harita ve yukarıdaki çıktılarla sinemanın hatırlatıcı etkisi ortaya konulacaktır. Bu çıktılar sergi salonunda güncel bir müdahale olarak yer alacak ve ziyaretçilere "hatırlama" eylemini deneyimleme imkânı sunacaktır. Katılımcılarla birlikte mekânın sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve politik anlam katmanları da yeniden tartışmaya açılacaktır.
10. Çocuklukta Saklı Mümkünler
Yürütücüler: Urban Reflection / Raziye Çiçek, Asya Karabaş
Gözlerimizin önünde her an yeni bir dünya doğar. Mümkünlerin kıyısında, bir düşün peşinde birlikte yürürüz; yolumuz uzun, ama ellerimiz sıkıca kenetlenmiş. Çünkü umut, yarına açılan en gerçek haritamızdır.
Bazen kent, yalnızca büyüklerin sesinden ibaret gibi gözükür. Oysa arka sokaklarda, park köşelerinde, okul duvarlarında başka hikâyeler de vardır — yere çok yakın duran, içten ama az duyulan hikâyeler.
Bu atölyede göz hizamızı değiştiriyoruz. Çocukların kentle kurduğu kırılgan, yaratıcı ve cesur ilişkiyi yalnızca izlemiyor; onlarla birlikte hayal ediyoruz. Onların bakışıyla yürüyerek, kelimeleriyle konuşarak, oyunlarıyla keşfederek kentin görünmeyen yüzlerine yaklaşıyoruz.
Çünkü o köşelerde hâlâ kurulmamış cümleler, çizilmemiş haritalar, sorulmamış sorular var.
Atölye süreci, çocukların gözünden kente yeniden bakmayı hedefleyen kısa bir belgesel çalışmasıyla başlayacak bir süreçte şekillenecek. Amacımız, çocukların sezgileriyle, elleriyle, oyunlarıyla kentin olanaklarını yeniden düşünmek ve birlikte görünür kılmak. Katılımcılarla hem sahada hem kurgu sürecinde ortak bir üretim dili oluşturmak istiyoruz.
Birlikte yürüyecek, birlikte soracak, birlikte düşünecek bir ekip arıyoruz.
Çocukların ayak izleriyle mümkünlerin kıyısına varmak isteyenleri bekliyoruz.