Basına ve Kamuoyuna
AFETE YAKLAŞIMDA KADERCİ VE VURDUMDUYMAZ ZİHNİYET DEVAM EDİYOR.
17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 depremlerinin üzerinden dokuz yıl geçti. 1999 depremlerinden uzaklaştıkça Büyük Marmara Depremine daha da yaklaşıyoruz. Aradan geçen dokuz yıllık dönemde, ülkemizde birinci derece deprem bölgelerinde yaşayan nüfus giderek artmakta, plansız kentleşme ve kaçak yapılaşma yaygınlık kazanmakta, var olan riskli, dayanıksız konut çevrelerine yenileri eklenmektedir.
1999 yılında meydana gelen depremler, ülkemiz coğrafyasını saran jeolojik tehlikenin unutulduğu veya unutturulduğu koşullarda nasıl yıkıcı bir afete dönüşeceğini gözler önüne sermiştir. Jeolojik, morfolojik ve meteorolojik özellikleriyle doğa olaylarının sık yaşandığı, %93‘ü aktif deprem kuşağı üzerinde bulunan ve nüfusunun yaklaşık %98‘i deprem riski altında olan ülkemizde uyarıların dikkate alınmaması, kaderci ve vurdumduymaz zihniyetin devam etmesi afet risklerini arttırmaktadır.
1999 depremlerinden bu güne kadar bilim insanları tarafından, İstanbul başta olmak üzere, Türkiye ekonomisinin can damarı olan Marmara bölgesi için en büyük tehlike olan, Marmara depreminin gerçekleşme olasılığı, büyüklüğü, kuzey Anadolu fay hattının hareketleri üzerine araştırmalar yapılmış, elde edilen bulgular kamuoyu ile paylaşılmış, uyarılar yapılmıştır. Ancak bilim insanları tarafından yapılan bu uyarılar afet ve şehircilik sorunlarından sorumlu kuruluşlarca dikkate alınmamış, vurdumduymaz yaklaşım sergilenmeye devam edilmiş, diğer yandan Hükümet tarafından sanki deprem tehlikesi ortadan kalkmış ve riskler yok edilmiş gibi davranılarak Ulusal Deprem Konseyi 3 Şubat 2007 tarihinde kapatılmış, afetten önce alınacak önlemler unutularak, afet sonrası çalışmalarına ağırlık verilmiştir.
Deprem ülkemiz olduğu kadar kentimizin de kaçınılmaz bir yaşam gerçeğidir. Ancak Büyükşehir Belediyesi ve Valilik başta olmak üzere bu gerçek biz meslek odalarının söylemlerine rağmen unutulmaya devam edilmekte, uyarılarımız dikkate alınmamakta, deprem başta olmak üzere afete yönelik yeterli çalışma yapılmamaktadır. Ancak biz meslek odaları olarak aradan geçen 9 yıllık dönemde yaptığımız gibi, uyarılarımıza devam edeceğiz.
Afet gerçeğinden hareketle, afet tehlike haritaları, mikro bölgeleme, jeolojik jeoteknik etütler, her tür planlama da temel girdi olması sağlanmalı, bireylerin yaşam mekanlarını teknik denetimden geçirterek sonuçlarını uygulamaları, kent yöneticilerinin de kamu ve toplu yaşam alanlarında bu denetimlerin yapılmasını sağlayıp sonuçlarını uygulatmaları ile can ve mal güvenliği en üst konumda koruma altına alınmalıdır.
Ayrıca Büyükşehir Belediye Başkanlığına bağlı AKOM benzeri kurumlar Büyükşehir sınırları dışında da kurulmalı, etkin çalışmaları sağlanmalıdır. AKOM‘ların konu ile ilgili tüm kurumlar, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkisini güçlendirilmeli; afet durum planları tüm kente, her bireye duyurulur hale getirilmelidir.
Unutulmamalı ki; kentimiz tarihinde bir çok defa büyük depremlere sahne olmuştur ve olmaya devam edecektir. Önemli olan deprem öncesi gerekli tedbirlerin alınarak riskin en aza indirilmesi ve depremden sonra arama - kurtarma ve ilk yardım hizmetlerinin koordineli ve sağlıklı bir şekilde organize edilmesidir. Aksi takdir de tarihin acı tekerrürleri, deprem gerçeğini bizlere tekrar hatırlatacaktır.
Toplum ve yöneticilerimizin, belirttiğimiz konularda duyarlılık göstermeleri dileğimizle saygılar sunarız. 11.11.2008