Etik İlkeler Özlük Hakları
DŞG 37 | KENT YÖNETİMİ VE PLANLAMA (2013)

Çağrı Metni

 Yasal, yönetsel ve sosyo-ekonomik süreçler kentlerin gelişimi ve planlanması ile doğrudan ilişkilidir. Bu çerçevede söz konusu süreçlerdeki değişimler, kentsel mekânı ve mekânı düzenlemeye yönelik politikaları etkileyebilmektedir. 20. yüzyılın son çeyreğinden, günümüze kadar olan süreç içerisinde küresel ekonomik ve politik yapıdaki değişimlerin ülkemizdeki yansımalarından biri de kamu yönetimi alanının yeniden yapılandırılması olmuştur. Kamu yönetimi alanında yeniden yapılanma ise, kentin ve günümüzde kırsal alanları da içine alan, "kentsel bölge" olarak tarif edilen alanların yönetiminde yeni yaklaşımların benimsenmesine neden olmuştur. Dünya`da, kamu yönetiminden kentin yönetimine uzanan yeniden yapılanma biçimleri, ülkemizde özellikle 2000`li yıllardan sonra yasa ve yönetmeliklerde gerçekleştirilen yeni düzenlemeler ile hayata geçirilmiştir. Bu çerçevede, Büyükşehir Yönetimi, Belediye Yönetimi ve İl Yönetiminde önemli değişimler yaşanmıştır. Ancak küresel pazarın nesnesi haline gelen kentlerimizde kentsel mekana, planlama süreçlerine ve kentin yönetimine ilişkin sorunlar varlığını sürdürmekte ve hatta kentlerin yönetim stratejilerine bağlı olarak avantajlı kesimler ile dezavantajlı kesimler arasındaki uçurum giderek büyümektedir.

Dünya Şehircilik Günü 37. Kolokyumunda, 2000`li yılların başından itibaren yasalarımıza da yansıyan yeniden yapılanma sürecinin kentin yönetimi ve yönetim süreçlerinin mekânsal planlama üzerindeki etkilerinin neler olduğu konusunun tartışılması amaçlanmıştır. Büyükşehir Belediyesi Yasası ile önerilen yönetim sınırları nasıl bir mekansal, siyasal, ekonomik ve toplumsal ölçeğe karşılık gelmektedir? Büyükşehir sınırlarındaki kent parçaları ve yerleşimler, kentsel hizmetlerden hangi ölçekte yararlanmışlardır? Kentin makro ölçekteki planlama stratejileri ve uygulamaları alt bölgelere, hiyerarşik ve eşit olarak yansımış mıdır? Kentin yönetiminde; idari, siyasi ve planlama yönünden ne tür yetki kargaşası ortaya çıkmıştır? Büyükşehir belediyelerinin kentsel yatırım ve planlama yetkilerini kendilerinde toplamaları, "yerinden yönetim" ilkesini nasıl etkilemektedir.

Büyükşehir sınırlarına dahil edilen kırsal alanlar ile doğal alanlar nasıl yönetilecektir? Yeniden yapılanma süreçleri ile vaad edildiği üzere kent yönetiminde demokratikleşme sağlanabilmiş midir? Halk, planlama süreçlerine katılabilmekte midir? Yeniden yapılanma süreçleri doğal çevrenin sürdürülebilir biçimde korunmasına ve yönetimine ne ölçüde katkı sağlamaktadır? Tarihi çevrelerin korunmasına yönelik olarak yerel yönetimler ve merkezi yönetim ne tür yönetimsel yaklaşımlar ve uygulamalar gerçekleştirmiştir? Kadınlar, çocuklar ve dezavantajlı grupların sorunlarının çözümüne yönelik olarak kent yönetimleri hangi uygulama araçlarını geliştirmişlerdir? Kadınları özgürleştirici politikalar hayata geçirilebilmiş midir?  Söz konusu sorunların çözümünde sivil toplum kuruluşları etkinlik sağlayabilmekte midir? Özel ve kamu sektör ortaklıkları kentin hangi sorun alanlarının çözümünde başarılı olmuştur? Kentsel kültürün, kentsel ve kırsal kimliklerin yok olması sürecine nasıl bir karşı koyma önerilmektedir? Kent yönetimlerinde kentsel ve kültürel değerleri yok eden uygulamalara, sermaye yığılmalarına karşı kararlı bir irade var mıdır? Hukuksal ve yönetsel süreçlerde yaşadığımız değişim mekana nasıl yansıyor? Mekan üretimindeki yeni anlayışlar bize ve kentlere neler vadediyor, elimizden neler alıyor?

Kolokyumun en önemli amaçlarından birisi, gözlemlenen bu yeniden yapılanma sürecinin kentin yönetimi ve planlanmasındaki etkilerini ve sonuçlarını değerlendirebilmek için belirtilen soruları yanıtlayabilecek örnekler üzerinden tartışma platformları oluşturmaktır. Yaşanan değişim sürecinin kentin yönetimi ve planlanması üzerindeki bir diğer önemli etkisi ise kent ölçeğinin değişimidir. Artık kentten daha çok, kent çevresindeki kırsal alanı da kapsayan "kentsel bölge" önem kazanmaktadır. Küresel ekonomik pazar, "kentsel bölge"yi önemli kılmış ve kentler, yeniden ölçeklendirmeye tabi tutularak yönetim sınırları değiştirilmiştir.

Ülkemizde, 2004 yılında yürürlüğe konulan 5216 sayılı Büyükşehir Yasası ve 2012 yılında yürürlüğe konulan 6360 sayılı Yasa ile "büyükşehir" ya da "kentsel bölge" olarak tarif edebileceğimiz alanlara ilişkin yeni tanımlar geliştirilmiştir. Her iki yasada da, sınır belirlemelerinde yapay ve teknik ölçütler kullanılmıştır. 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu büyükşehirlerin sınırlarını, Türkiye`nin şehir planlama alanındaki zengin bilgi birikimine saygısızlık edecek biçimde pergelle çizilecek yarıçap ölçütü üzerinden belirlerken, 6360 sayılı Yasa ile yalnızca nüfus kriteri ve idari sınır dikkate alınarak, il sınırlarına dayanan sınır belirlemeleri gerçekleştirilmiştir. Böylelikle, 6360 sayılı yasa ile il sınırlarının "Büyükşehir" sınırı haline geldiği, büyük kırsal alanları ve köyleri de kapsayan bir "Büyükşehir" tanımı yapılmış ve bu sınırlar içerisinde kalan alanların tümü kentsel alan olarak kabul edilmiştir. Daha önemlisi, aralarında çok uzun yıllara yayılan belediyecilik deneyimine sahip çok sayıda belde, mahalle statüsüne geri çekilerek belediyeleri kapatılmıştır. Bu yerleşmelerin belediyecilik tarihinde yaptıkları hizmetlerin bir envanterinin oluşturulması, demokratik ve kültürel kayıplarımızın belirlenmesi ve belgelenmesi açısından önemlidir. Benzer biçimde, uzun yıllardan bu yana sahip olduğu köy tüzel kişiliği ile ülkemizdeki yerleşim ve yönetim kültürünün önemli bir parçasını oluşturan köyler de mahalleye dönüştürülmüştür. Yönetsel statüdeki değişim, kırsal alanın yönetimi ve mekânsal planlama stratejilerini de değiştirmiştir. Önümüzdeki günlerde, 6360 sayılı yasanın etkileri, uygulamaların gerçekleşmesi ile birlikte sosyal, ekonomik,  politik ve mekânsal olarak çok daha yoğun biçimde hissedilecektir.  Söz konusu değişime bağlı olarak, köylerin planlama süreçlerinin, sosyal yaşam ve geleneksel üretim biçimleri üzerinde etkilerinin tartışılması gerekmektedir.

1980`li yıllarda sosyal, ekonomik ve politika alanlarında yaşanmaya başlanan yeniden yapılanma sürecinin etkilerini, 2000`li yıllardan itibaren ülkemiz kent yönetimi ve planlama pratiğinde deneyimlemekteyiz. Değişim hem yönetimsel süreçlerde yaşanmakta, hem de kentin yeniden ölçeklendirilmesine neden olarak kentsel ve bölgesel ölçekte planlamayı etkilemektedir. Bu kolokyumda amacımız söz konusu değişim sürecinin etkilerini, sonuçlarını, risklerini sosyal, mekânsal ve politik açılardan tartışmaktır.

Bu amaçlar doğrultusunda aşağıdaki başlıklar altında bildiri sunumları beklenmektedir:

·         Kent yönetiminde yeniden yapılanma

·         Kent yönetiminde kuramsal modeller ve dünya örnekleri 

·         Çevresel sürdürülebilirlik ve kent yönetimi

·         Yoksulluk ve dışlanma ile mücadelede kentin yönetimi

·         Kent yönetiminde demokratikleşme ve katılım

·         Kent yönetiminde toplumsal cinsiyet eşitliği

·         Yerel yönetimlerde özerklik kavramı

·         Yerele merkezi müdahale ortamında kentin ve planlamanın yönetimi

·         Özelleştirme süreçleri ve kentin yönetimi

·         Kültürel koruma ve kent yönetimi

·         Büyükşehir yönetiminde yeniden yapılanma ve etkileri

·         Büyükşehir/İlçe/Kırsal çatışması

·         Metropol kentin yönetimi ve kentsel bölge

·         Kent yönetimi ve planlamada yetki ve görev paylaşımı

·         Planlamanın yönetimi ve mekânsal etkileri

·         Kır-kent geçiş alanlarında planlama

·         Kentleştirilen kırda planlama

·         Yeni kentsel alan olarak doğal alanlar

·         Kent yönetimi ve dezavantajlı gruplar

Konular

 

·         Kent yönetiminde yeniden yapılanma

·         Kent yönetiminde kuramsal modeller ve dünya örnekleri 

·         Çevresel sürdürülebilirlik ve kent yönetimi

·         Yoksulluk ve dışlanma ile mücadelede kentin yönetimi

·         Kent yönetiminde demokratikleşme ve katılım

·         Kent yönetiminde toplumsal cinsiyet eşitliği

·         Yerel yönetimlerde özerklik kavramı

·      Yerele merkezi müdahale ortamında kentin ve planlamanın yönetimi

·         Özelleştirme süreçleri ve kentin yönetimi

·         Kültürel koruma ve kent yönetimi

·         Büyükşehir yönetiminde yeniden yapılanma ve etkileri

·         Büyükşehir/İlçe/Kırsal çatışması

·         Metropol kentin yönetimi ve kentsel bölge

·         Kent yönetimi ve planlamada yetki ve görev paylaşımı

·         Planlamanın yönetimi ve mekânsal etkileri

·         Kır-kent geçiş alanlarında planlama

·         Kentleştirilen kırda planlama

·         Yeni kentsel alan olarak doğal alanlar

·         Kent yönetimi ve dezavantajlı gruplar

Kurullar

 DÜNYA ŞEHİRCİLİK GÜNÜ 37. KOLOKYUMU BİLİM KURULU

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Prof. Dr. Adalet ALADA

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Prof. Dr. Can HAMAMCI

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Prof. Dr. Cevat GERAY

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Prof. Dr. Mehmet ÇUBUK

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Prof. Dr. Ruşen KELEŞ

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Prof. Dr. Zekai GÖRGÜLÜ 

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Prof. Dr. Zerrin TOPRAK KARAMAN

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Doç. Dr. Bülent DURU

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Doç. Dr. Çağatay KESKİNOK

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Yrd. Doç. Dr. Yunus Emre ÖZER

Dokuz Eylül Üniversitesi

Prof. Dr. Sezai GÖKSU

Dokuz Eylül Üniversitesi

Prof. Dr. Hülya KOÇ

Dokuz Eylül Üniversitesi

Prof. Dr. A. Emel GÖKSU

Abant İzzet Baysal Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Binali TERCAN

Amasya Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Yaşar Bahri ERGEN

Atatürk Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Doğan DURSUN

Bozok Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Barış ERGEN

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Arzu BAŞARAN UYSAL

Çankaya Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Z. Ezgi KAHRAMAN

Erciyes Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Ozan HOVARDAOĞLU

Gazi Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Fatma ERDOĞANARAS

Gaziantep Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Esra DEMİRCİOĞLU

Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü

Prof. Dr. Nihan ŞENLİER

İstanbul Teknik Üniversitesi

Prof. Dr. Handan TÜRKOĞLU

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü

Doç. Dr. Adile ARSLAN AVAR

Karadeniz Teknik Üniversitesi

Doç. Dr. Dilek BEYAZLI

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi

Doç. Dr. Çiğdem ULUSOY

Mersin Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Burak BEYHAN

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

Doç. Dr. Hürriyet Gülsün ÖĞDÜL

Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Prof. Dr. Melih ERSOY

Pamukkale Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Oğuz ÖZBEK

Selçuk Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Ümmügülsüm TER

Süleyman Demirel Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Zeynep PEKER

Yıldız Teknik Üniversitesi

Prof. Dr. Hüseyin CENGİZ

 

 

DÜNYA ŞEHİRCİLİK GÜNÜ 37. KOLOKYUMU YÜRÜTME KURULU

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Ayşe IŞIK EZER

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Dr. Ümit ÖZCAN

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Hüseyin G. ÇANKAYA

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Duygu CİHANGER

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Tayfun KAHRAMAN

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Sultan KARASÜLEYMANOĞLU

TMMOB Şehir Plancıları Odası

Ezgi Yekbun CENGİZ

TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi

Nehir YÜKSEL

TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi

Özlem ŞENYOL KOCAER

TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi

Aylin KALPAKCI

TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi

Özgür Hamdi BAL

TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi

Gülnur ÇEVİKAYAK

TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi

Ayla DOĞANÇ

TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi

Nurhilal ERGÜN

Dokuz Eylül Üniversitesi

Prof. Dr. Sezai GÖKSU

Dokuz Eylül Üniversitesi

Doç .Dr. Sibel ECEMİŞ KILIÇ

Dokuz Eylül Üniversitesi

Doç. Dr. E. İpek ÖZBEK SÖNMEZ

Dokuz Eylül Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Tolga ÇİLİNGİR

Dokuz Eylül Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Neslihan KARATAŞ

Dokuz Eylül Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Mercan EFE GÜNEY

Dokuz Eylül Üniversitesi

Araş. Gör. Dr. Eylem BAL

Dokuz Eylül Üniversitesi

Araş. Gör. İrem AYHAN SELÇUK

Dokuz Eylül Üniversitesi

Araş. Gör. Gözde EKŞİOĞLU ÇETİNTAHRA

Dokuz Eylül Üniversitesi

Araş. Gör. Burçin HEPGÜZEL

Dokuz Eylül Üniversitesi

Araş. Gör. Emine Duygu KAHRAMAN

Dokuz Eylül Üniversitesi

Araş. Gör. Zeynep ELBURZ

Dokuz Eylül Üniversitesi

Araş. Gör. Nur Sinem ÖZCAN

Dokuz Eylül Üniversitesi

Araş. Gör. Dilek KARABULUT

Takvim

 Kolokyum Takvimi:

Kolokyuma bildiri özeti gönderme için son tarih

28 Haziran 2013*

Kolokyum bildirilerinin değerlendirilmesi ve kabul bildirimi

15 Temmuz 2013*

Bildirilerin tam metinlerinin teslimi

30 Eylül 2013*

37. DŞG KOLOKYUMU  (DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ - İZMİR)

6-7-8 KASIM 2013

Program

 Kolokyum programı ekte yer almaktadır.

DŞG Bildigesi

            Bu yıl 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü‘nü; çağdaş kent yönetimi anlayışının ve bütüncül planlamaya ilişkin politikaların tümüyle terk edildiği; hukukun, tekniğin ve bilimsel kuralların yok sayıldığı; kentlerin rant projelerine teslim edildiği; doğal, kültürel ve tarihi değerlerin korunmasından vazgeçildiği; fiili müdahalelerin plan kararlarının önüne geçtiği; ormanlarını, derelerini, köylerini, kentlerini ve mahallelerini, kısacası yaşam alanlarını savunanların terörist ilan edildiği bir ortamda kutluyoruz.  

Yaşadığımız bu dönem, ülkemizde sadece planlamanın değil, demokrasinin de en temel ilkeleri hiçe sayılarak çıkarılan yasal düzenlemelerle mevzuatımızın gerçek bir kaos ortamına sürüklendiği, sermayenin çoğunlukla kentsel rantlar üzerinden üretildiği, ülke topraklarının ve doğal kaynaklarının sınırsızca peşkeş çekildiği bir kara dönem olarak tarihte yerini alacaktır.

Yakın dönemde yerel yönetim sistemimizde yapılan değişiklikler ile; 30 ilin sınırları içindeki tüm alanlara kentsel alan statüsü kazandırılması; yerel yönetim kültürüne büyük katkısı olan 1.500`ü aşan belde belediyesinin ve 16.000`i aşan köy tüzel kişiliğinin kapatılması, Anayasa‘da tanımlanan "yerinden yönetim" ilkesine ağır bir darbedir. Yerel yönetimler özerklik şartı ile de bağdaşmayan bu kapsamlı merkezi müdahale ile, belediye sınırlarının ve yetki alanının genişlemesi, belediye hizmetlerinin yaygınlaşması anlamına gelmeyeceği gibi, halkın hizmete erişiminde ve kararlara katılımında da ciddi sorunlar yaşanmasına neden olacaktır.

Yerel yönetim sistemimizde yaşanacak değişim, kentsel alanların yanı sıra, kırsal alanların da kentsel kurallara tabi kılınması, doğal alanlarda yaşanan tahribatı ve özgün yerel değerlerin yitirilmesini hızlandıracak; yerel yönetimlerin yerini yeni merkezi yapıların almasını sağlayarak aslen merkezileşmeyi güçlendirecek; kır-kent geçiş mekanlarını ortadan kaldıracak ve kırsal alanda tarımsal faaliyetlere dayalı olarak varlığını sürdüren kesimleri daha da yoksullaştıracaktır.

Deprem ülkesi olma gerçeğinin bir gereği olarak tanıtılan kentsel dönüşüm uygulamalarının, rantı yüksek alanlarda yandaşlara kazanç kapısı olarak kullanılması sürdürülmekte, yerel yönetim düzenlemeleri ile kırsal alana da yüklenmeye hazırlanan sermayenin kent yoksulları üzerindeki oyunları da hız kesmeden sürmektedir. Afet riskli alan kararları da, kentsel dönüşüm kararları gibi hızla amacından uzaklaştırılarak, rantı yüksek alanlarda oturan düşük gelir gruplarının tasfiyesi için yeni bir araca dönüştürülmekte, barınma hakkı ihlalleri ve yoksulların yaşadıkları kentsel sürgünler olağanlaşmaktadır.

Birbiri ardına yürürlüğe konan yasal düzenlemeler ve bu düzenlemelere koşut sürdürülen uygulamalar, yalnızca kentsel mekânı parçalamakla ve planlamayı işlevsizleştirmekle kalmayıp; ormanları, tarım alanlarını, meraları, yaylaları, binlerce HES projeleri ile de akarsuları etkilemekte, ekosistemimizi geri dönülmez biçimde tahrip etmektedir.

Demokrasiyi beş yılda bir sandık başında gerçekleştirilen bir eyleme indirgeyen iktidar; demokratik ve çağdaş yönetim ilkelerini bir tarafa bırakarak, zorbalıkla ve oldubittilerle yeni bir düzeni dayatmaktadır. Yeterli tartışma yürütülmeden, katılım dışlanarak yürürlüğe konan, kanun hükmünde kararnamelerle kurgulanmış olan bir düzende küresel pazarın nesnesi haline gelen kentlerimizde; kentsel mekana, planlama süreçlerine ve kentin yönetimine ilişkin sorunlar, varlığını artırarak sürdürmekte, yolundan köprüsüne, AVM sine kadar, merkezi hükümetin yönlendirdiği projelerle insan odaklı mekan düzenlemesinden vazgeçilmekte; yaya, yaşlı, çocuk, engelli gibi farklı ihtiyaçları olan kesimlerin kentsel hizmetlere erişimi giderek zorlaşmaktadır.

Yerel demokrasinin temel unsuru olan katılımcılık ilkesi hiçe sayılarak, itiraz sesleri susturulmakta, sınıfsal farklılıklar giderek büyümekte, mekânsal ayrışma derinleşmekte, kentler ve çevresindeki kırsal alanlar yeni proje alanlarına dönüştürülmektedir. İnşaat ve enerji sektörlerinde sıkışan sermaye, yeniden keşfettiği kentlerimizde marka projeleriyle eşitsizliği körüklemektedir.

Kentlerimizi toplumsal ve yaşanılır kılan kamusal alanlar, hukuksal, bilimsel ve teknik gereklilikler ile planlama kuralları alt üst edilerek rant projelerine teslim edilmekte, halk nezdinde yeni bir kamusallık tariflenerek toplum mühendisliği yapılmaktadır. Değerli kamu kurumu arazileri tasfiye edilerek, sermayeye devredilmekte; kamu kaynakları, kamu yararını gözeten projeler yerine çılgın projeler için harcanmaktadır.

İstanbul`da iddialı biçimde hazırlanan üst ölçekli plan, daha yürürlüğe girer girmez merkezi hükümetin plan karşıtı projeleriyle kağıt parçasına dönüşmüştür. İstanbul`un akciğeri kuzey ormanlarının talanında ilk adımlar; yeni havaalanı, 3. Boğaz Köprüsü ve bağlantı yollarıyla atılmıştır. Benzer biçimde; Ankara`da, Ata yadigârı AOÇ, Ak-Saray`a; ODTÜ ormanları otoyola; kamusal alanlar ve yeşil alanlar AVM`lere ve çok katlı rezidanslara kurban verilirken, İzmir`de İnciraltı talanı EXPO örtüsü altında, yargı kararlarına rağmen sürdürülmek istenmektedir.

Taksim Projesinde ve ODTÜ Yolunda olduğu gibi, halkın koruyucu refleksleri baskıyla ve zorla sindirilmeye çalışılmakta, rantın körleştirdiği yerel yönetimler ve merkezi idare, tüm değerlerin ekonomik faydaya feda edilebileceğinin en açık örneklerini vermektedir. Tüm bunlar yapılırken halkın doğal tepkisini marjinalleştirmeye ve yok saymaya çalışan, demokrasinin en temel ilkelerini ayaklar altına alan idareler; meslek alanından gelen uyarılara ise kulaklarını tıkamaktadır.

Kentsel mücadele deneyiminin özgün bir örneği olan Gezi Parkı Direnişi`nde ortaya çıkan direnç ve kararlılık, katılımı dışlanan toplum kesimlerinin, kent ve kentli haklarının savunulması konusunda önemli bir deneyim olmasının yanı sıra, bundan sonraki kentsel hak arayışları ve yaşam alanlarına sahip çıkma çabaları için de, karanlığı delen bir umut ışığıdır. 

Diğer yandan yaşanan deneyim, yoksulların, kadınların, çocukların, gençlerin, yaşlıların, engellilerin, trans bireylerin, inanç farklılıklarının yok sayıldığı bir yönetim anlayışının demokratik ve meşru olamayacağı konusunda, merkezi ve yerel iktidarlara önemli bir ders niteliğindedir. Kabul edilmelidir ki, katılımcılık; demokratik, toplumcu ve çağdaş yönetim anlayışının vazgeçilmez bir gereğidir.

Kentlerimizin içinde bulunduğu bu kaotik ortamda planlama meslek alanını savunma iradesini gösteren Odamız da tüm bu olumsuz gelişmelerden payına düşeni almaktadır. Bilimi ve tekniği, sömürgenlerin değil, halkın yararına sunan TMMOB`yi ve bağlı odaları yasal düzenlemelerle işlevsizleştirme çabaları hız kazanırken, mücadele içinde saf tutan odamız yöneticilerine ve çalışanlarına yönelik tehdit, işten çıkarma, sürgün ve gözaltılar birbirini izlemiştir.

Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen bilinmelidir ki, TMMOB Şehir Plancıları Odası bir an bile tereddüt etmeden, kentlerimizi, doğal ve kültürel değerlerimizi koruma refleksinden vazgeçmeyecek, bilimi ve tekniği toplum yararına kullanmaya devam edecektir.

 

TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>