Etik İlkeler Özlük Hakları
DŞG 41| PLANLAMADA KIRSAL ALANLAR VE BÖLGE (2017)

Çağrı Metni

Zaman içerisinde değişen politika ve yaklaşımlar kırsal alanlara yönelik tanımlamaları temel alan ölçütlere göre farklılaştırmıştır. En basit tanımla kent olmayan yer şeklinde ifade edilen kırsal alanlara yönelik demografik, iktisadî ve sosyolojik içerikli tanımlar da yapılmıştır. Bu çerçevede, demografik yapısına göre, nüfusunun kentten az olması; iktisadî açıdan ekonomisinin sanayi, ticaret ve hizmetler sektöründen çok tarıma dayanması, teknolojik gelişmenin yaşama ve üretime yansıma oranının göreli olarak gecikmeli olması, ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişim sürecinin kentsel alanlara göre daha yavaş işlemesi; sosyolojik açıdan ise gelenek ve törelerin yaşam biçimini ve kurallarını etkileme gücünün fazla, yaşam biçimi ve tüketim davranışlarının görece geleneksel ve yüz yüze insan ilişkilerinin yaygın olması kırsal alanları betimleyen temel unsurlardır.

Kırsal ve kentsel alanların tanımlanmasındaki farklılık söz konusu alanlara ilişkin değerlendirmelerde kimi zaman bazı ön yargılar ortaya çıkarmıştır. Modernleşme sürecinde gelişen tartışmalarda, kentler sosyal, ekonomik ve fiziksel yapıdaki ilericiliğin ve modernliğin simgesi olarak değerlendirilirken, kırsal alanlar sosyal açıdan geri kalmışlığın ve tutuculuğun, ekonomik açıdan katma değeri düşük tarımsal üretim faaliyetlerinin, fiziksel açıdan ise yapı ve yaşam kalitesi düşüklüğünün ifade edildiği coğrafyalar olarak karşılık bulmuştur. İnsana insanca yaşama çevresi sunulmasının planlama sürecinin her aşamasında göz önünde bulundurulması gerektiğini yadsıyan bu anlayış, kırsal alanların yapabilecek başka işi olmayan insanların yaşadığı/sığındığı bir yer olarak algılanmasını da beraberinde getirmiştir.  Bu süreçte kırın ekonomik, sosyal ve fiziksel boyutlarına olan ilgi bir taraftan merkezin denetiminde bölgesel farklılıkların azaltılmasına yönelik sosyo-iktisadi kalkınma politikaları özelinde gerçekleşmiş; diğer taraftan kentleşme, ekonomik faaliyetler ve büyümenin öncelenmesi, tüketimin artması ve çeşitlenmesi çevre ve doğal kaynaklar üzerinde baskılar ortaya çıkararak ekilebilir tarım alanlarının giderek azalması, su kaynaklarının ve orman alanlarının tahribi gibi sorunlara neden olmuştur.

Kırsal alanlarıuzun yıllar tarım politikaları ve tarımsal üretimiarttırma anlayışı içerisinde ele alan yaklaşımların değişimi adına önemli dönüm noktalarından biri 1970`lerdir. Söz konusu dönemde yaşanan ekonomik bunalım, bölgelere ait kaynakların harekete geçirilmesi ve rekabete dayalı paradigmalar üzerine düşüncelerin geliştirilmesi yaklaşımını tetiklemiştir. Bu dönemde bölge, diğer bölgelerle etkileşim içinde bir sistemin parçası olarak değerlendirilirken, kırsal yerleşmeler yere-özgü bilgi ve dinamiklerin önemli mekânları olarak planlama kurumunun yeniden ilgi duyduğu alanlar haline gelmiştir. Bir başka deyişle, ekonomik ve sosyal paradigmalarda, mekân belirli bir arazi parçası ve arazi parçasının üretime yönelik sunduğu avantajlar olarak görülmekten ziyade; sosyal ilişkilere, farklı beşerî pratiklere, ekonomik, tarihsel ve kültürel çeşitliliklere odaklı ilişkilere olanak tanıyan bir kavram olarak değerlendirilmeye başlanmış, kırsal alanlar bu özellikler bütününü bünyesinde barındıran yerleşmeler olarak önemini arttırmıştır. Dolayısıyla, kentler karşısında dezavantajlı konuma sahip kırsal yerleşmeler sosyal sermaye potansiyeli, kültürel ve tarihi arka planı, bilişsel ve öğrenme kapasitesi, doğal ve ekonomik çeşitliliği gibi içsel dinamiklere dayalı büyüme potansiyelleri ile kentler karşısında rekabet koşullarını düzenleyen, sosyal ve mekânsal gelişmelere uyumu kolaylaştıran alanlar haline gelmiştir. İfade edilen gelişmelerle birlikteortaya çıkan yazın, paradigmadaki değişimle birlikte kırsal alanda gerçekleşen ekonomik, sosyal, kültürel değişimin mekân ile ilişkisi üzerine yoğunlaşmıştır. Diğer bir ifade ile kırsal alan sosyal ve ekonomik dünyayı doğrudan biçimlendiren, soyut güçleri içerisinde barındıran bir unsur olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Üretim ve tüketim faaliyetlerine göre açıklanan bu anlayışta, kırsal alanın tarımsal faaliyetlerin yanı sıra imalat ve hizmetler sektörü ile de anıldığı, durağan yapıdan çok dinamik ve yenilikçiliğe açık bir yapı olarak evrildiğivurgulanmaktadır.

İlişkisel boyutta kırsal alanı yeniden ele alan bakış açısı, temelde düşük verimlilik ve azalan ekonomik değer/önem karşısında kırsal alanı gelişen ekonomik paradigmalar çerçevesinde yeniden keşfetme; sosyal ve ekonomik sistem içerisinde rolünü yeniden belirleme hedefi üzerine odaklanmıştır. Kırsal alana yönelik gelişen söz konusu sosyal, politik ve mekânsal yaklaşım üretim süreçlerinde yeni etkileşimler, stratejiler ve pratikler öngörürken; süreci yönetecek ağ odaklı işbirliklerine ve kurumsal yeniden yapılanmaya da vurgu yapmaktadır. Bu yeniden yapılanmada, kişisel ilişkilerden daha çok kurumsal ilişkilerin geliştiği, işgücü çeşitliliğinin sağlandığı ve yeni ekonomik faaliyet alanlarının ortaya çıktığı, tarımsal arazilerin değerinin yeniden önemsendiği ve kırsal alanların tek merkezden yönetilme yerine yönetişim odaklı kurumsal işleyişin parçası olduğu bir durum söz konusudur.

Kırsal alanlara yönelik farklı deneyimleri olan Türkiye`de bölgesel düzeyde farklılıklar göstermekle birlikte, nüfusun yaklaşık %30`u tarım, hayvancılık, balıkçılık ve ormancılık sektörlerinde istihdam edilmekte; ülke nüfusunun yaklaşık %25`i kırsal alanda yaşamaktadır. Bu alanları konu alan sürdürülebilir kalkınma yaklaşımları bir taraftan doğal ve çevresel kaynakların korunmasını temel alırken, diğer taraftan kırsal alandaki nüfusuneşitlik ve adalet ilkeleri çerçevesinde ülke gelişmişliğinden pay alabilmesi, istikrarlı gelir ve yaşam güvencesine sahip olabilmesi ve kırsal sosyal kapasitenin geliştirilebilmesi yönünde de bütüncül politikalar içermesi gerekmektedir.

Kırsal alanlarının ele alınma biçimi ülkemiz açısından değerlendirildiğinde, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kırsal alanlarının önemli bir konu olarak ele alındığı, kırsal alanlara yönelik farklı yaklaşım ve modellerin geliştirildiği görülmektedir. Yasalaştığı zaman itibariyle dönemi için oldukça ileri sayılabilecek hükümler içeren Köy Kanunu (1924) ile başlayan bu süreç, toplum kalkınması, örnek köy, çok yönlü kırsal alan planlaması, merkez köy, köykent, tarım kent gibi adlar altında üretilen politikalarla gelişme göstermiştir. Kırsal alanların sosyo- ekonomik açıdan gelişimini amaçlayan bu politikalar, farklı birçok çözümleme pratiğini ortaya çıkarmıştır. Son olarak, 2006 yılında yürürlüğe giren Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi de kırsal alanlara yönelik üretilen önemli belgelerden biridir. Temel amacı; yerel potansiyelin ve kaynakların değerlendirilmesi, doğal ve kültürel varlıkların korunmasını esas alarak, kırsal toplumun iş ve yaşam koşullarının kentsel alanlarla uyumlu olarak yöresinde geliştirilmesi ve sürdürülebilir kılınması olarak belirlenen Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi`nin ana ilkeleri ise;"mekânsal duyarlılık", "işbirliği ve katılımcılık", "sürdürülebilirlik", "sosyal içerme", "uyum kapasitesi", "politika ve düzenlemelerde tutarlılık", "etkin izleme", "kaynak kullanımında etkinlik" şeklinde belirlenmiştir.

Kırsal alanlara yönelik geliştirilen stratejiler ve edinilen deneyimlere karşın, Türkiye`de yapısal açıdan bazı sorunların varlığını sürdürdüğünü vurgulamak gerekir ki, bunlardan en önemlisi kırsal yerleşmelerde mekânsal gelişmeyi ve yapılaşmayı yönlendirecek "kırsala özgü" yaklaşımların eksikliğidir. Kırsal alanlar, ülke içindeki coğrafi konumları, ülke ekonomisi içindeki yerleri, kentsel alanlara yakınlıkları, sahipoldukları doğal ve kültürel özelliklerden dolayı farklı türde baskılara maruz kalmaktadır. Bu baskının etkin biçimde yönetilebilmesi, kırsal alanlarının yerleşme karakterinin korunması ve mekânsal özelliklerinin sürdürülebilirliği açısından önemlidir. Ne var ki, Türkiye`de kırsal alanlarda mekânsal gelişimin ve yapılaşmanın kentsel alanların gelişimine yönelik yasa ve yönetmeliklerle denetlenmesi kırsala özgü yerleşme karakterinin bozulmasının başlıca nedenlerinden birini oluşturmaktadır.

Kırsal alanları yakından ilgilendiren ve kırsala özgü yerleşme karakterini ciddi anlamda değiştireceği öngörülen bir diğer önemli gelişme ise; 6360 sayılı "BütünşehirYasası"nın2012 tarihinde  yürürlüğe girmiş olmasıdır. Bu yasa`da yer alan hükümler çerçevesinde,  büyükşehir statüsüne sahip 30 ilde  (Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep,  Hatay, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri, Kocaeli, Konya, Malatya, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Ordu, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon ve Van)il mülki sınırı ile büyükşehir belediyesi mücavir alan sınırı çakıştırılmış; Yasa öncesinde il sınırı içerisinde yer alan tüm belde belediyeleri ile köylerin idari statüsü mahalleye dönüştürülmüştür. Her şeyden önce, idari statülerde yapılan değişikliğin ekonomik, sosyal, kültürel ve fiziki koşullar açısından "kırsallığı" ortadan kaldıran bir durum ortaya çıkarmadığı bilinmelidir. Ayrıca, ülke nüfusunun %75`inden fazlasını oluşturan 30 ilde, tüm kırsal alanın ilçe ve büyükşehir belediyesi mücavir alan sınırı içerisine girmesi ile ciddi bir yapılaşma baskısının ortaya çıkabileceği; kırsal yerleşmelerde mekânsal gelişmeyi ve yapılaşmayı yönlendirecek "kırsala özgü" yaklaşımların eksikliği de dikkate alındığında oluşan durumun kırsal alanlar açısından telafisi imkânsız sonuçlar doğurabileceği göz ardı edilmemelidir. 

Bu çerçevede, 41.si gerçekleştirilecek olan 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü Kolokyumunun konusu, "Planlamada Kırsal Alanlar ve Bölge" olarak belirlenmiştir. 7-8-9 Kasım 2017 tarihlerinde, Konya`da, Selçuk Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olan kolokyumda; aşağıda belirtilen başlıklar altında bildiri sunulması beklenmektedir. Kolokyumda sunuşu gerçekleştirilen bildiriler arasından, Bilim Kurulu tarafından seçilecek belirli sayıda bildiri; Kolokyum Bildiriler Kitabı öncesinde,  TMMOB Şehir Plancıları Odası yayın organıPlanlama Dergisi DŞG Özel Sayısı‘ndave/veya Selçuk Üniversitesi Mimarlık Fakültesi yayın organı olan ICONARP‘ta (Uluslararası Mimarlık ve Planlama Dergisi) hakem değerlendirme sürecinin ardından yayınlanacaktır.

 

·         Ulusal Kalkınma ve Bölge Planlama Yaklaşımları

·         Bölgesel Kalkınma Politikaları ve Kırsal Alan

·         Erişilebilirlik Kapsamında Kırsal Alanlar ve Bölge

·         Yeni Paradigmalarda Bölge-Kent-Kır Gerilimi

·         Bölgesi ve Yereli İçinde Kırsal Alanı Yeniden Anlamlandırmak

·         Bütünşehir Yasası ve Kırsal Alanlar

·         Kırsal Alanların Yönetimi ve Planlama Politikaları

·         Türkiye‘de Kırsal Alanların Geleceği

·         Kırsal Alanda Planlama ve Tasarım

·         Yok Edilen Kırsal Alanlar ve Kentler Üzerindeki Etkileri

·         Doğal Değerlerin Korunması Çerçevesinde Kırsal Alanlar

·         Kırsal Yerleşme Dokusunun Korunması; Kırsal Mimari ve Peyzaj

·         Kırsal Alanlar ve Sektörel Çeşitlilik

·         Kırsal Alanlarda Sosyal Sermaye

·         Kırsalın Uyum Kapasitesi

·         Göç Hareketlerinin Etkileri ve Yönetimi

·         Kırsal Tehditler ve Sürdürülebilirlik

Kolokyum‘da sunulacak bildiri özetlerinin özgün çalışmanın bileşenlerini içerecek uzunluk ve derinlikte olması (en fazla 1500 sözcük), bildiri özet metni içerisinde yazara/yazarlara ilişkin tanımlayıcı bilgi içermemesi gerekmekte olup; bu bilgilerin ayrıca iletilmesi beklenmektedir.

Konular

 

·         Ulusal Kalkınma ve Bölge Planlama Yaklaşımları

·         Bölgesel Kalkınma Politikaları ve Kırsal Alan

·         Erişilebilirlik Kapsamında Kırsal Alanlar ve Bölge

·         Yeni Paradigmalarda Bölge-Kent-Kır Gerilimi

·         Bölgesi ve Yereli İçinde Kırsal Alanı Yeniden Anlamlandırmak

·         Bütünşehir Yasası ve Kırsal Alanlar

·         Kırsal Alanların Yönetimi ve Planlama Politikaları

·         Türkiye‘de Kırsal Alanların Geleceği

·         Kırsal Alanda Planlama ve Tasarım

·         Yok Edilen Kırsal Alanlar ve Kentler Üzerindeki Etkileri

·         Doğal Değerlerin Korunması Çerçevesinde Kırsal Alanlar

·         Kırsal Yerleşme Dokusunun Korunması; Kırsal Mimari ve Peyzaj

·         Kırsal Alanlar ve Sektörel Çeşitlilik

·         Kırsal Alanlarda Sosyal Sermaye

·         Kırsalın Uyum Kapasitesi

·         Göç Hareketlerinin Etkileri ve Yönetimi

·         Kırsal Tehditler ve Sürdürülebilirlik

Kurullar

 

BİLİM KURULU

TMMOB Şehir Plancıları Odası Prof. Dr. Ruşen KELEŞ

TMMOB Şehir Plancıları Odası Prof. Dr. Çağatay KESKİNOK

TMMOB Şehir Plancıları Odası Prof. Dr. Ayda ERAYDIN

TMMOB Şehir Plancıları Odası Prof. Dr. Ferhan GEZİCİ KORTEN

TMMOB Şehir Plancıları Odası Prof. Dr. Murat Cemal YALÇINTAN

TMMOB Şehir Plancıları Odası Doç. Dr. Semahat ÖZDEMİR

TMMOB Şehir Plancıları Odası Doç. Dr. Çiğdem VAROL

Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. H. Filiz ALKAN MEŞHUR

Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Mehmet TOPÇU

Selçuk Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Arzu TAYLAN SUSAN

Dokuz Eylül Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Tolga ÇİLİNGİR

Erciyes Üniversitesi Doç. Dr. Ozan HOVARDAOĞLU

Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Kübra CİHANGİR ÇAMUR

İstanbul Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet OCAKÇI

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Yrd. Doç. Dr. Figen AKPINAR

Karadeniz Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Dilek BEYAZLI

Mersin Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ali Cenap YOLOĞLU

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üni. Doç. Dr. Binnur ÖKTEM ÜNSAL

Necmettin Erbakan Üniversitesi Doç. Dr. Çiğdem ÇİFTÇİ ULUSOY

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. M. Anıl ŞENYEL

Yıldız Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Yiğit EVREN

 

YÜRÜTME KURULU

TMMOB Şehir Plancıları Odası Hüseyin G. ÇANKAYA

TMMOB Şehir Plancıları Odası Kumru ÇILGIN

TMMOB Şehir Plancıları Odası Filiz HEKİMOĞLU

TMMOB Şehir Plancıları Odası Doç. Dr. Burcu H. ÖZÜDURU

TMMOB Şehir Plancıları Odası Yrd. Doç. Dr. Burak BÜYÜKCİVELEK

TMMOB Şehir Plancıları Odası Ayşecan AKŞİT

TMMOB Şehir Plancıları Odası Ayhan ERDOĞAN

TMMOB Şehir Plancıları Odası İlker Onur ÖZDEMİR

TMMOB Şehir Plancıları Odası Sultan KARASÜLEYMANOĞLU

TMMOB Şehir Plancıları Odası Şelale BALAMBAR

TMMOB Ş.P.O. Konya Şubesi Münir GÜNAY

TMMOB Ş.P.O. Konya Şubesi Metin ATEŞ

TMMOB Ş.P.O. Konya Şubesi Mustafa CENGİZ

TMMOB Ş.P.O. Konya Şubesi Veli Sinan YILMAZ

TMMOB Ş.P.O. Konya Şubesi Osman ÖRS

TMMOB Ş.P.O. Konya Şubesi Ali YAYLA

TMMOB Ş.P.O. Konya Şubesi Büşra ALPER ÖZTOKLU

Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Rahmi ERDEM

Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Mehmet Çağlar MEŞHUR

Selçuk Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Elif GÜNDÜZ

Selçuk Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Neslihan SAĞ

Selçuk Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Kadriye TOPÇU

Selçuk Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Kıvanç ERTUĞAY

Selçuk Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Özer KARAKAYACI

Selçuk Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Fatih EREN

Selçuk Üniversitesi Arş. Gör. Dr. Sinan LEVEND

Selçuk Üniversitesi Arş. Gör. Dr. Yelda ÖZDEMİRLİ

Selçuk Üniversitesi Arş. Gör. M. Akif SAĞ

Selçuk Üniversitesi Arş. Gör. Hale ÖNCEL

Selçuk Üniversitesi Arş. Gör. Muzaffer Ali YAYGIN

Selçuk Üniversitesi Arş. Gör. Kübra KOÇER

Selçuk Üniversitesi Arş. Gör. Çiğdem FINDIKLAR

Selçuk Üniversitesi Arş. Gör. Cansu KORKMAZ


 

Takvim

 Kolokyum Takvimi:

Kolokyuma bildiri özeti gönderme için son tarih

: 21 Temmuz 2017*

Kolokyum bildirilerinin değerlendirilmesi ve kabul bildirimi

: 11 Ağustos 2017*

Bildirilerin tam metinlerinin teslimi

: 22 Eylül 2017*

41. KOLOKYUM (SELÇUK ÜNİVERSİTESİ  – KONYA)

: 7-8-9 KASIM 2017

Program

 Kolokyum programı ekte yer almaktadır.


DŞG Bildigesi

 

8 Kasım Dünya Şehircilik Günü etkinlikleri kapsamında her yıl düzenlenen Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu`nun bu yıl 41`incisini; bütüncül planlamaya ilişkin politikaların tümüyle terk edildiği; hukukun, tekniğin ve bilimsel kuralların yok sayıldığı; fiili müdahalelerin plan kararlarının önüne geçtiği; yaşam alanlarının rant projelerine teslim edildiği; kırsal alanların yok sayıldığı; doğal, kültürel ve tarihi değerler üstündeki sermaye ve iktidar baskının sürekli artması nedeniyle, korunmasından vazgeçildiği; tarım alanlarını, ormanlarını, derelerini, köylerini ve kentlerini savunanların, suçlu ilan edildiği; ulusal güvenliği sağlama gerekçesiyle ilan edilen olağanüstü halin olağanlaştırıldığı; adalete olan inancın yara aldığı; kanun hükmünde kararnameler aracılığıyla akademisyen ve kamu personeli olan birçok meslektaşımızın ihraç edildiği; TMMOB`nin ve ona bağlı meslek odalarının baskı altına alınarak etkisizleştirilmeye çalışıldığı bir ortamda kutluyoruz.

Böylesi bir ortamda, Şehir Plancıları Odası olarak; Anayasa‘dan aldığımız yetki doğrultusunda, bilimi ve tekniği toplumun yararına sunmak için; inandığımız değerlerin verdiği mücadele gücü ve bugünden başlayarak geleceği oluşturmanın sorumluluğuyla, her zaman olduğu gibi kararlı ve inançlı bir şekilde üstlendiğimiz görevleri yerine getirmeye devam ediyoruz.

Her yıl Şehir Plancıları Odası öncülüğünde, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen ve bu yıl Konya`da, Selçuk Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen 41. Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu`nun ana teması; hakkında birçok değerli düşünce ve çalışma olmasına rağmen hala bir dizi sorun alanına sahip olması sebebiyle yeniden ele alınmasını önemsediğimiz "Planlamada Kırsal Alanlar ve Bölge" olarak belirlenmiştir.

Modernleşme akımı boyunca öne çıkan tartışmalarda, kentlerin tam aksine kırsal alanlar; sosyal açıdan geri kalmışlığın ve tutuculuğun, ekonomik açıdan katma değeri düşük üretim faaliyetlerinin, fiziksel açıdan ise yapı ve yaşam kalitesi düşüklüğünü ifade eden coğrafyalar olarak ne yazık ki çeşitli ön yargılarla ele alınmış; şimdiyse temelde düşük verimlilik ve azalan ekonomik önem karşısında, sosyal ve ekonomik sistem içerisindeki rolünü yeniden belirleme hedefiyle odaklanılan alanlar haline gelmişlerdir.

Bu durum; kentleşmenin, ekonomik faaliyetlerin ve büyümenin öncelenmesi ve sektörel çeşitlilik hedefi sonucu tüketim dinamiklerinin artmasına yola açmıştır. Özellikle doğal kaynaklar üzerinde baskıların ortaya çıkmasıyla, ekilebilir tarım alanlarının giderek azalması, su kaynaklarının ve orman alanlarının tahribi, kırsal yaşam kültürünün değiştirilmeye zorlanması gibi sorunlara neden olmuştur. Diğer yandan merkezi yönetimin, bölgesel eşitsizliklerin ve farklılıkların azaltılmasına yönelik olarak gerçekleştirdiği sosyo-ekonomik kalkınma politikaları; ilginin, kırın ekonomik, sosyal ve fiziksel boyutlarına yönelmesini hızlandırmıştır.

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren köy yerleşimlerinin ve kırsal alanların önemle ele alındığı; bu yerlere yönelik yaklaşım, politika ve modellerin ise ulusal ve evrensel tanımlamaları temel alan ölçütlere göre dönemsel olarak farklılaşarak geliştirildiği görülmektedir. Ülkemizde 1924 tarihli Köy Kanunu ile başlayan süreç, üretilen çeşitli politikalarla günümüze kadar gelişme göstermiş; hemen her zaman kırsal alanların sosyo-ekonomik açıdan gelişimini amaçlayan bu politikalar, farklı birçok çözümleme pratiğini ortaya çıkarmıştır.

Kırsal alanlara yönelik, her birinden farklı dersler çıkarmamız gereken deneyimlere sahip ülkemizde, nüfusun yaklaşık %25`i kırsal yerleşmelerde yaşamakta; yaklaşık %30`u ise tarım, hayvancılık, balıkçılık ve ormancılık sektörlerinde istihdam edilmektedir. Önemli üretim faaliyetlerinin gerçekleştiği kırsalı konu alan sürdürülebilir kalkınma yaklaşımları, doğal ve çevresel kaynakların korunmasını gözetse de, yaşayan ve üreten nüfusun eşitlik ve adalet ilkeleri çerçevesinde ülke gelişmişliğinden pay alabilmesi, istikrarlı gelir ve yaşam güvencesine sahip olabilmesi ve kırsal sosyal kapasitenin geliştirilebilmesi yönünde bütüncül politikalar içermediği için yetersiz kalmaktadır.

Kırsal alanlara yönelik geliştirilen stratejilere ve edinilen deneyimlere karşın, Türkiye`de yapısal açıdan bazı sorunların varlığını sürdürdüğünü vurgulama gerekliliği ortadadır. Bütüncül politikaların yanı sıra kırsal yerleşmelerde mekânsal gelişmeyi ve yapılaşmayı yönlendirecek "kırsala özgü" yaklaşım ve uygulamaların eksikliği ilk göze çarpan sorun alanlarındandır. Ülke içindeki coğrafi konumları, ülke ekonomisi içindeki yerleri, kentsel alanlara yakınlıkları, sahip oldukları doğal ve kültürel özelliklerden dolayı farklı türde baskılara maruz kalan kırsal alanlarda yerleşme karakterinin korunması ve mekânsal özelliklerle birlikte gündelik yaşam kültürü ile özgün üretim pratiklerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması için, baskıların planlama aracılığıyla etkin biçimde yönetilmesi, tehditlerin ise ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Kırsal alanlarda mekânsal gelişmenin ve yapılaşmanın, neredeyse tamamen kentsel alanların gelişimine yönelik yasa ve yönetmeliklerle denetleniyor oluşu, kırsala özgü yerleşme karakterinin ve canlılığın bozulmasındaki başlıca nedenlerdendir. Buna en iyi ve en yakın örneklerden biri; şüphesiz 6360 sayılı "Bütünşehir Yasası"dır. 2012 yılında yürürlüğe giren yasa, tek başına idari statülerde getirdiği değişiklikle ekonomik, sosyal, kültürel ve fiziki koşullar açısından "kırsallığı" büyük ölçüde ortadan kaldıran bir durum yaratmıştır. Ülke nüfusunun %75`inden fazlasını oluşturan 30 ilde, tüm kırsal alanın ilçe ve büyükşehir belediyesi mücavir alan sınırı içerisine girmesiyle ciddi bir yapılaşma baskısı ortaya çıkmış; "kırsala özgü" yaklaşımların yetersizliği nedeniyle de, kırsal alanlar açısından telafisi imkânsız sonuçların oluşabileceği göz ardı edilmiş ve gerekli önlemler alınmamıştır.

Bu çerçevede, ulusal ve bölgesel kalkınma politikaları ile bölge planlama yaklaşımlarından, göç hareketlerinin etkileri ve yönetimine; yeni paradigmalar nezdinde ortaya çıkan bölge-kent-kır geriliminden, kırsal alanda planlama ve tasarım pratiklerine; sosyal sermaye ve uyum kapasitesinden, kırsal yerleşme dokusu ile kırsal mimari ve peyzaj karakterinin korunmasına kadar farklı alt başlıklarda; yanlış politikalara, verilen uyumsuz üst ölçek kararlara, öngörüsüzce hazırlanan yasal-yönetsel altlıklara ve diğer tüm tehditlere rağmen, özgünlüğünü korumak yönünde direnç gösteren kırsal alanlar ve planlama meslek alanının sorumlulukları konusunun, 41`inci senesinde Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu kapsamında tekrardan her yönüyle tartışılacak bir tema olarak belirlenmesi, bizler açısından büyük anlam ve öneme sahiptir.

Selçuk Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen bu kolokyum süresince, meslektaşlarımız ile öğrencilerimizin; sunulacak bildirilerin devamında yapılacak değerlendirme ve tartışmalarla; kırsal alanlar özelinde ortaya konacak mevcut sorunların çözülmesine ve bu yönde doğru politikalar üretilmesine önemli katkılar sunacağına eminiz.

Şehir Plancıları Odası olarak; ülkemizin, kentlerimizin, doğal alanlarımızın ve kırsal değerlerimizin içinde bulunduğu endişe verici bu ortamda, yaşam alanlarımızı ve planlama meslek alanını savunma ve koruma görevini yılmadan sürdürmeye kararlıyız. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, Şehir Plancıları Odası; bilimin ve tekniğin gerekleri doğrultusunda halkın yanında olma ve topluma hizmet etme misyonunu sürdürecek; kentsel, kırsal ve kamusal alanların savunulması, mesleğin ve meslektaşın saygınlığının korunması ve yükseltilmesi için çalışmaya devam edecektir.

Bu düşüncelerle, başta üç gün boyunca bizlere ev sahipliği yapacak olan Selçuk Üniversitesi olmak üzere, kolokyum hazırlık sürecinde emeği geçen herkese, özellikle öğrencilerimize ve katkı vermek için bugün burada bir araya gelen tüm meslektaşlarımıza teşekkür ederiz.

TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>