Etik İlkeler Özlük Hakları
DŞG 25 | 5. TÜRKİYE ŞEHİRCİLİK KONGRESİ | AB SÜRECİ VE PLANLAMA (2001)

Çağrı Metni

Avrupa Birliği temelinde ekonomik bir bütünleşme olmasına karşın diğer (sosyal, kültürel, çevresel, vb.) her türlü politika alanı da Birliğin ekonomik hedefleri çerçevesinde ortak bir tabanda yer almaktadır. Bu politikalar içinde yer alan ortak mekansal politikaların planlama disiplinine ve mekana etkileri, plancıların ve kent araştırmacılarının öncelikli tartışma alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, Birliğin Antlaşma maddelerinde, mevzuat ve yönetmeliklerinde yer alan rekabet kuralları, piyasanın serbestleşmesi, çevre, piyasa temelli enstrümanlar, altyapı konusunda geliştirilen İlkeler, mali kaynakların dağıtımı gibi konuların mekana olan etkileri Avrupa Birliği çerçevesinde getirilen politikaların planlama disiplini içinde değerlendirilmesini kaçınılmaz kılmaktadır.

Avrupa Birliği`nde ortak mekansal politikaların geliştirilmesi ihtiyacı 1980`lerin sonunda gündeme gelmiş, 1990`larda Birliğin öncelikli konuları arasına girmiştir. Avrupa Birliği`nin temel ekonomik vizyonuna uygun olarak çok sektörlü bakış açısı geliştirmek, çatışan hedefleri dengelemek ve karşılıklı olarak uyumlu hedefler koyabilmek için mekana yönelik ortak müdahale stratejilerine duyulan gereksinim sonucu şehir planlama ve arazi kullanımı konuları ilk kez açık bir şekilde 1992 yılında Maastricht Antlaşmasında yer almıştır.. Bu çerçevede geliştirilmesine karar verilen Avrupa Mekansal Gelişme Perspektifi (European Spatial Development Perspective) belgesi 1999 yılında hazırlanmıştır. Ancak Birliğin mekansal planlama konusunda getireceği uyum sorunsalları sadece bu belgeyle sınırlı olmayıp tüm ekonomik, sosyal, kültürel alanları kapsamakta ve ağırlıklı olarak eğitim konusunu da içermektedir.

Türkiye 1963 yılında Ankara Antlaşması ile başlattığı Avrupa Birliği ile ilişki sürecini Aralık 1999 AB Helsinki Zirvesinde alınan karardan bu yana "aday ülke`` sıfatı ile sürdürmektedir. Türkiye`nin aday ülke konumuna gelmesi çeşitli politika alanlarında Avrupa Birliği`ne uyum sorununu da beraberinde getirmiştir. Avrupa Birliği`ne aday ülke olma konumunda, her alanda "yeniden yapılanma" tartışmaları sürdürülmektedir. Bu çerçevede, mekan konusunda çalışan tüm disiplinlerin ve özellikle planlama disiplinin de bu tartışma süreçlerinde yerini alması kaçınılmazdır. Eğer bir yeniden yapılanma söz konusu olacaksa, bu sürecin mekan ve planlamanın lehine etkileyecek yaklaşımları oluşturması gerekmektedir. Bu gereklilikten yola çıkarak, 7-8-9 Kasım 2001 tarihlerinde yapılacak 5. Türkiye Şehircilik Kongresi`nin konusu "Avrupa Birliği Süreci ve Planlama" olarak belirlenmiştir. Avrupa Birliğine katılım sürecine ilişkin tartışmaların ve Türk Hükümeti tarafından hazırlanan "Topluluk Müktesebatına Uyum için Ulusal Program" belgesinde kısa ve orta vadede yer alan taahhütlerin ışığında uyumu öngörülen sistemin daha iyi tanınması ve algılanması gerekliliği ortadadır.

Konular

 

1. Kurumsal Yapı ve Örgütlenme

Avrupa Birliği çerçevesinde gündeme gelen yerel demokrasi, katılım, yönetişim, sınır ötesi işbirliği vb. gibi mikro ve makro ölçekte değişkenlik gösteren konuların yasal çerçevelerinin belirlenmesi ve bu çerçevede Türkiye planlama mevzuatının tartışılması,

Avrupa Birliği‘nin mekan ve planlama konusunda getirdiği ortak politikalar, örgütlenme ve yasal yaptırımlarının ortaya çıkarılması

Avrupa Birliği asıl, aday ve katılmayı reddeden üye ülkelerin mekan ve planlama pratiklerinin yasal boyutu konusunda deneyimlerinin aktarılması

Meslek alanının örgütlenmesi ve Meslek Odaları

2. Planlama Eğitimi

Genel olarak Avrupa Birliği‘nin ortak eğitim politikası, ve olanaklarının değerlendirilmesi, üye ülkelerdeki farklılık- benzerlik ve uyum süreçlerinin tartışılması

Avrupa Birliği eğitim politikası, ortaklaştırılan pratikler ve Türkiye`de planlama Hizmetlerin Serbest Dolaşımı - Mesleklerin karşılıklı tanınırlığı

3. Mekansal Planlama ve Sosvo-Mekansal Yapı ve Dönüşüm

Avrupa Birliği asıl, aday ve katılmayı reddeden üye ülkelerin mekan planlama uygulamaları konusunda deneyimlerinin aktarılması ve Türkiye örnekleri ile karşılaştırılması

Avrupa Birliği ve Türkiye`nin mekansal planlama perspektiflerinin birlikte değerlendirilmesi

Avrupa Birliği`nin ortak mekansal stratejileri içinde yer alan sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir kent, katılımcı planlama,

Sınır ötesi işbirliği ve bölgelerarası eşitlik İlkeleri ve Türkiye pratiği

Avrupa Birliği çerçevesinde kent ve bölge planlama yaklaşımlarının tartışılması

Avrupa Birliği`nin bölgesel ve kentsel eşitsizlikler konusunda getirdiği politikalar çerçevesinde Türkiye`de bölgesel ve kentsel eşitsizlik konusunun İncelenmesi

Avrupa Birliği çerçevesinde kültür, eğitim, turizm, çevre, enerji, teknoloji konularına yönelik getirilen sektörel politikaların Türkiye`de sosyal yapıya, yaşam kalitesine etkilerinin tartışılmasını ve sosyal uyum sürecinin ana elemanlarının belirlenmesi

4. Çevre

Avrupa Birliği‘nin çevre konusunda yaptırımlarının ortaya çıkarılmasını ve Türkiye`nin bu çerçeveye uyumunun sağlanması için öngörülen dönüşümlerin ve şimdiye kadar geldiği noktanın İncelenmesi

Avrupa Birliği‘nin en temel yönlendirici ilkesi olan sürdürülebilirlik kavramının Türkiye koşullarında tartışılması ve yönlendirici İlkelerin belirlenmesi

Türkiye`de Yerel Gündem ‘21 konusunda bugüne kadar edinilen deneyimlerin tartışılması, Avrupa Birliği‘ne üye ülkelerdeki deneyimlerle karşılaştırılması

Avrupa Birliği`nin doğal çevrenin, biyolojik ve peyzaj çeşitliliğinin, tehdit altındaki flora ve faunanın korunması ve çevre yönetimi konusunda getirdiği yaptırımlar İçinde Türk çevre politikalarının dönüşüm ilkelerinin tartışılması


 

Kurullar

 

BİLİM KURULU

Prof. Dr. Ayda ERAYDIN (ODTÜ)

Prof. Dr. Cemal ARKON (İYTE)

Prof. Dr. Fülin BÖLEN (İTÜ)

Prof. Dr. Gönül TANKUT (ODTÜ)

Prof. Dr. İlhan TEKELİ (ODTÜ)

Prof. Dr. Korel GÖYMEN (ODTÜ)

Prof. Dr. Mehmet ÇUBUK (MSÜ)

Prof. Dr. Melih ERSOY (ODTÜ)

Prof. Dr. Murat BELGE (BİLGİ Ü.)

Prof. Dr. Orhan KUNTAY (GAZİ Ü.)

Prof. Dr. Raci BADEMLİ (ODTÜ)

Prof. Dr. Ruşen KELEŞ (D. AKDENİZ Ü.)

Prof. Dr. Tayfun TANER (DEÜ)

Prof. Dr. Tuğrul ARAT (AÜ HUKUK FAK.)

Prof. Dr. Zekal GÖRGÜLÜ (YILDIZ TEK. Ü.)

 

DÜZENLEME KURULU

Prof. Dr. Mehmet OCAKÇI (İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü)

Öğr. Gör. Demet EROL (GAZİ ÜNV. Şehir ve Bölge Planlama Bölümü)

Ar. Gör. Pınar Aypek TÜRKER (ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü)

Ar. Gör. Sırma R. TURGUT (YILDIZ TEK. ÜNV. Şehir ve Bölge Planlama Bölümü)

Ayşe SÜMEN (Toplu Konut İdaresi Başkanlığı)

Eser ATAK (Özürlüler idaresi Başkanlığı)

Füsun TAŞKINSU (iller Bankası Genel Müdürlüğü)

Neşe ÇAKIR (GAP Bölge Kalkınma idaresi Başkanlığı)

 

YÜRÜTME KURULU

Aynur Y. ÇAKIR

Orhan SARIALTUN

Derya KESİK

Osman BALABAN

Erhan DEMİRDİZEN

Pınar Aypek TÜRKER

Feray SALMAN

N. Özgür DEMİR

Yaser GÜNDÜZ


 

Takvim

Kongre`de bildiri sunmak isteyenlerden, bildiri özetlerini en geç 20 Temmuz 2001 tarihinde Odamız Genel Merkezinde olacak şekilde; posta, faks yahut elektronik posta yolu ile iletmeleri beklenmektedir. Bildirilerin ise en geç Eylül ayı sonunda Oda Genel Merkezine iletilmesi beklenmektedir.

Program

  Kolokyum programı ekte yer almaktadır.

DŞG Bildigesi

Türkiye‘nin 1963 yılında Ankara Antlaşması ile başlattığı Avrupa Birliği‘ne üyelik süreci, 1999 yılında Helsinki‘de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinde Türkiye‘nin "Avrupa Birliği‘ne Aday Ülke" olarak kabul ve ilan edilmesi ile daha tanımlı bir konuma gelmiştir. 1999 yılında Helsinki‘de alınan kararın ardından ise Türkiye‘nin AB ile ilişkisi "aday ülke" sıfatı ile devam etmektedir. Adaylık süreci, aday olan ülke açısından, "AB‘ne uyum süreci" kapsamında belirli reformların gerçekleştirilmesini, yeniden yapılanma sürecinin başlatılmasını anlatmaktadır. Avrupa Birliği, temelinde ekonomik bir bütünleşme/örgütlenme olmasına karşın sosyal, kültürel, siyasal, çevresel ve benzeri her türlü politika alanının da Birliğin ekonomik örgütlenmesine uygun olarak ortaklaştırılmasını öngörmektedir. Bu boyutuyla AB`ne uyum süreci, ekonomik olduğu kadar sosyal, kültürel ve politik konuları da içermektedir. Ne var ki, 1999 yılından beri Türkiye‘nin AB`ne uyum süreci kapsamında yapılan tartışmalar ve uygulamalar, sürecin ekonomik boyutunu ön plana çıkarmaktan öteye gidememiştir. Hükümetin ve dolayısıyla devletin genel tavrı; işleyen ve aynı zamanda Birlik içinde rekabetçi baskılara ve diğer serbest piyasa güçlerine dayanabilecek bir serbest piyasa ekonomisinin varlığını öngören ekonomik kriterin yerine getirilmesine yoğunlaşmaktadır. Bu yoğunlaşma sürecinde ise AB`nin önemli siyasal kriterleri içersinde yer alan demokratikleşme, şeffaflık ve katılım gibi konuların uygulanmasına tanıklık edilememektedir. Uyum süreci ile ilgili tartışmalar ve bu süreçte alınacak kararlar salt siyasal ve bürokratik otoritelerin göreviymişçesine algılandı ve de şeffaflıktan oldukça uzak bir tarzda gerçekleştirildi. Uyum sürecinin en önemli metni olan Ulusal Programın hazırlanması, toplumun farklı kesimlerinin katılımına kapalı bir şekilde, siyasal ve bürokratik çevrelerde gerçekleştirildi. Kamusal alanın korunması ve kamusal yararın sağlanması gibi görevleri yerine getiren meslek odalarının ve meslek adamlarının uyum süreci tartışmalarında yer alması göz ardı edilirken ekonomik yapının aktörlerinden olan TÜSİAD ve TOBB gibi kuruluşların sürece dahil olmalarının sağlanmış olması, uyum sürecinin Türkiye‘de salt ekonomik temelli olarak algılandığının göstergesi olarak kabul edilebilir.

Bu tutumu görünür kılan başka gelişmeleri de yakından gözledik geçtiğimiz bir buçuk yıllık süre içerisinde. Uyum sürecinin ekonomik bağlamına ilişkin yasal ve yönetsel düzenlemeler hızlı bir şekilde gerçekleştirilirken, sosyal ve siyasal bağlama ilişkin olanlar sistematik bir tehire maruz bırakıldı. Demokratikleşme, insan hakları, hukukun üstünlüğü, devletin hesap verebilir olması gibi ilkelerin anayasal güvence altına alınması çalışmalarına atalet hakimken; özelleştirme, para piyasalarının güçlendirilmesi ve benzeri uygulamalar büyük bir çeviklik ve hızla gerçekleştiriliyor. Ekonominin bu denli hakim ve belirleyici olduğu böyle bir ortamda serbest piyasa ekonomisinin işleyişi gerekçe gösterilerek, kamusal hizmet alanlarına ve bizatihi kamusallığın kendisine yönelik tehditler de hissedilir olmaya başladı. AB‘ne üyelik sürecinin kurumsal düzenlemelerinden birisi olan Rekabet Kurumu‘nun, Meslek Odaları ve TMMOB`yi iktisadi bir işletme/teşebbüs olarak addedip bu kurumların gerçekleştirmekte olduğu kamusal alanın korunması ve kamusal denetim gibi görevlerini kısıtlamaya yönelmesi de bu durumun en somut örneği olarak karşımızda duruyor.

Geride bıraktığımız bir buçuk yıllık süre içerisinde meslek alanımızla doğrudan ilgili olan ve planlamanın etkinliğini azaltıcı kimi olumsuz gelişmeler de, para piyasalarını odağa alan yaklaşımların nihai ürünü olarak gündeme geldi. Hazine arazilerinin ve orman alanlarının satışı yoluyla kaynak yaratılmasına dönük yasal düzenlemeler, krizden çıkışın formülünü yine krize neden olan kamu yararının yok edilmesi, arsa spekülasyonu ve rant ekonomisinde aradılar. Bu yasal düzenlemelere yön veren temel kararlar İMF politikalarından kaynaklanmaktadır. Ancak, AB de, Türkiye‘nin Birlik‘e uyum sürecinde İMF politikalarını önkoşul olarak tanımlayarak, bütün bu olumsuz gelişmelerin dolaylı da olsa sorumluluğunu paylaşmaktadır.

Devletin asli görevlerinden birisi olan kamusal denetim görevinin özel şirketlere devredilmesini öngören Yapı Denetimi Hakkında Kanun`un çıkarılması yönündeki ısrarlı çabalar da bir başka olumsuz gelişme olarak karşımızda duruyor. Kapalı kapılar ardında gerçekleştirilen ve mevcut pek çok kanunu devre dışı bırakarak yabancı sermayeye dilediği yerde, dilediği koşulda yerleşme serbestisi getiren Endüstri Bölgeleri Hakkında Kanun çıkarılması yönündeki çalışmalar da yine bir başka örnektir. Bu oluşumların son halkasını ise imar ve Şehirleşme Yasa Taslağı oluşturuyor. Şehircilik ve planlama alanında köklü açılımlar getirmeyen bu yasa taslağı, AB‘ne uyum sürecinde planlamanın etkisiz ve plancının da müdahale yetkisinden yoksun bir konumda kalacağının işareti olarak kabul edilebilir mi?

AB‘ne uyum süreci kapsamında dönüşüme hedef olması muhtemel temel konulardan birisi de planlama eğitimi konusudur. Hali hazırda, üniversitelerimizin planlama eğitimi veren bölümleri arasındaki eşitsizlikler ve seviye farklılıkları bir sorun olarak hepimizin malumudur. AB müktesebatının ortak eğitim politikaları göz önünde bulundurulduğunda, mevcut yapıyı AB`ne taşıma olanağının olmadığı görülüyor. Eğitim alanındaki değişim ve dönüşümlere salt AB müktesebatının ortak politikaları da veri teşkil etmiyor. GATT Anlaşmasından kaynaklanan hizmetlerin serbest dolaşımı ilkesine referansla, Türkiye‘de eğitim gören plancıların eşitsiz konumları da, eğitim alanındaki dönüşümlerde dikkate alınması gereken bir başka konudur.

17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinin ardından gerek mesleğimizin yaygın uygulama alanı olan imar planlama sistemini gerekse şehircilik alanında üretilen politikaları eleştirel bir bakışa tabi tutarak, güncel ve yeni kavramları kapsayan bütüncül bir planlama sistemi geliştirilmesinin gereğini sıkça telaffuz etmiştik. AB`ne uyum süreci de böyle bir çabanın içsel tartışma zeminlerinden birisini oluşturuyor artık. Kenti, toplumsal ve kamusal bir birliktelik olarak; kentlileri, tüm farklılıklarını ve ihtiyaçlarını siyasal talebe dönüştürebilen, kamusal proje önerebilen, kentsel yaşamın örgütlenişine katkı koyabilen aktif yurttaşlar olarak ve kentsel mekanın üretilmesi sürecini de karşılıklı etkileşime dayalı katılımcı demokratik bir süreç olarak kavramsallaştıracak yeni bir planlama sisteminin, AB‘nin mekansal politika ve stratejileri ile yönetişim yaklaşımlarından öğrenebileceği çok şey olacaktır; ancak bu yaklaşımların Türkiye‘deki tezahürlerinden bağımsız olarak.

1999 yılında Helsinki‘de, Türkiye`nin "aday ülke" olarak kabul edilmesi ile başlayan uyum süreci kapsamında bugüne değin tecrübe ettiklerimiz süreç ile ilgili pek çok belirsizliği ve soru işaretini içeriyor. Demokratik ve katılımcı süreçlerin de yoğun bir biçimde yer aldığı AB sürecini Türkiye‘de salt ekonomik temelli olarak ve şeffaflıktan, katılımdan uzak bir biçimde yaşıyor oluşumuz, AB`ne uyum süreci böyle midir ve böyle mi olacaktır sorusunu kaçınılmaz kılıyor. Ayrıca AB sürecinin, Türkiye‘de yapmak durumunda olduğumuz pek çok tartışmaya yeni açılımlar getirebilecek olumlu yanları yok mudur? AB nasıl bir yapıdır ve biz bu yapı ile ilişkimizi nasıl kurmalıyız? AB‘ne uyum sürecini siyasal ve bürokratik çevrelerce hazırlanan kararların dayatması olarak mı tecrübe edeceğiz? Tüm bunlar retorik sorular değildir. Her birisinin tutarlı ve kapsamlı bir biçimde yanıtlanması, karşı karşıya bulunduğumuz süreç nedeniyle oldukça önemlidir, AB`ne katılımın bir veri olarak karşımızda duruyor olması ve buna uyum süreci çalışmalarının ekonominin başatlığında hız kazanmış olması; AB süreci karşısında siyasal bir taraf olmak ya da süreci olumlayıp olumlamamak noktasına kilitlenmeden süreci her yönüyle anlamaya ve açıklamaya dönük sorulan sormayı ve bunları yanıtlamayı gerekli kılıyor, 5. Türkiye Şehircilik Kongresi, bu ve bunlar gibi soruların hem sorulması hem de yanıtlanması için uygun bir platform olacaktır.

TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>