Etik İlkeler Özlük Hakları
ULUS’TA DEĞİŞMEYENLER: PLANSIZLIK, NİTELİKSİZLİK, YIKIM VE ISRAR! 100. YIL ÇARŞISI YIKILAMAZ!
BASIN AÇIKLAMALARI
Yayına Giriş Tarihi
2021-08-24
Güncellenme Zamanı
2022-07-06 15:04:59
Yayınlayan Birim
ANKARA

 

İnsanlar, yerleşik hayata geçtiğinden bu yana doğaya müdahale etmiş ve bulundukları yeri yaşayabilecekleri mekanlara dönüştürmeye çalışmışlardır. İlkel yerleşimlerden sonra mekan organize bir şekilde üretilmiş ve artık kentler oluşmaya başlamıştır. Bugün bir kısmı evrensel kültür mirası olarak da kabul edilebilen bu yaşam alanlarından, döneminin özelliklerini, sosyal yapısını ve kültürünü okuyabilmek hala mümkündür.

Feodal üretim ilişkilerinin çözülmesi ve burjuvazinin doğuşu ile kentler de yeni nitelikler kazanmıştır. Sanayileşmeyle birlikte giderek büyüyen kentlerin yeni niteliklerine giderek farklılaşan problemler eklenmiştir. En büyük sorun ise, bilimsel anlamda "halk sağlığı" politikalarına ihtiyaç duyulması olmuştur. Bu politikalar kapsamında, kent planlama bilimi modern bir nitelik kazanmıştır.

Üretim ilişkilerindeki çatışmalar ve kentin emekçi kesiminin kendini yeniden üretebilmesinin yegane yolu olan halk sağlığı politikaları ile gelişen kentler, dünya savaşlarıyla alt üst olmuş ve ikinci dünya savaşı sonrası çift kutuplu bir dünyada, kapitalist ve sosyalist eğilimli siyasetler ışığında yeniden bayındır kılınmaya çalışılmıştır.

Anadolu`da ise modern anlamda kentleşmenin başlaması Cumhuriyetin kalkınma politikalarına denk gelmektedir. 1923 yılında Başkent ilan edilen Ankara`da planlı gelişmenin önemi, kendini daha ilk yıllarda hissettirmiş, hemen başlatılan Lörcher Planı`nın yetersiz kaldığı düşüncesiyle daha kapsamlı bir plan için yarışma düzenlenmiştir. 1928`de hayata geçirilen ve Jansen Planı olarak anılan plan ile eski ve yeni kent ilişkisi kurulmuş, Tarihi Kent Merkezi Ulus`tan Atatürk Bulvarı boyunca Hükümet Kartiyesi`ne kadar bir aksta kent gelişimi belirlenmiş; Eski kent olarak kalan Ankara Kalesi çevresinden uzaklaşılıp Yenişehir, Saraçoğlu ve Bahçelievler yerleşim alanları önerilmiştir. Ulus`u, Kızılay Meydanını, dünyada eşine rastlamanın güç olduğu bir kalkınma girişimi olan Atatürk Orman Çiftliği`ni, Cebeci`yi, Kurtuluş Parkı`nı, bugün Atatürk Kültür Merkezi Alanı olarak anılan Gençlik Parkı ve çevresini, yani Ankara denilince akla gelen hemen her yeri içeren bir plan hazırlanmıştır. Bayındır bir Başkent Ankara`nın temelleri, işte bu planla atılmış ve hayata geçirilmiştir.

Böyle bir bilinç ve politika ile birlikte, Ankara`da modern bir kent kültürü oluşmuş ve aydın, ilerici bir kuşak yetişmiştir. Ulus ve Yenişehir, parkları, sinema, restoran ve meyhaneleriyle öğrencilere, sanatçılara, düşünürlere, ülkenin aydınlık insanlarına ev sahipliği yapmıştır. Roma`dan, Osmanlı`ya kadar Anadolu`nun birçok izini taşıyan, farklı kültürlerin bir arada yaşayabildiği Ankara, artık bir Başkent olmuştur.

Bu sırada Ankara`nın planlı gelişimi, 1957 tarihli Uybadin Planı ile devam etmiş, ancak bu plan kapsamında hızla artan nüfus için yeterli gelişme önerilmemiş, ve üzerine Kat Mülkiyeti Kanunu ile eklenen 1968 tarihli Bölge Kat Nizamı Planı nedeniyle plan temelini kaybetmiştir. Çok partili demokrasiye geçiş sonrasının çatışmaları ve artan gecekondularla birlikte, ‘büyük kent olma sınavlarına girmeye başlayan Başkent; artık farklı çatışmaların etkisiyle, her ne kadar ithal ikameci politikalarla sınırlanmış olsa da rant ve oy ikileminde, sermaye-iktidar ilişkisini geliştirmeye çalışan muhafazakar politikaların gölgesinde gelişimine devam etmiştir. 1980 sonrası neoliberal politikaların uygulanmaya başlanmasıyla da, yaşam alanlarımız ve yaşantımız arasındaki bağ zarar görmüş, kültür kent mekanından ayrışmış, bellek ve aidiyet gibi kavramlar çözülmeye başlamıştır. Başkent, artık toplumla beraber değil, sermayenin plansızlık talebi ve ihtiyaçları ile dönüşmektedir. 1970`lerin başında çalışmalarına başlanan 1990 Nazım Planı ise, tutarlı nüfus projeksiyonu, Ankara çanağındaki gelişmeyi sınırlandırıp konut ve sanayi alanları için batı koridorunu geliştirmesi ve çevre yolu gibi kararlarıyla başarılı bir plan olmuştur. Ancak sürekli parçacıl plan değişikliklerine maruz kalmış, gecekondu ıslah çalışmaları ve imar aflarıyla işlevsizleştirilmiştir. Bu dönemlerde Ulus, artık kültürel, idari ve ticari merkez olma niteliklerini nispeten kaybetmiş ve Kızılay başta olmak üzere yeni kent merkezleri oluşmaya başlamıştır.

2007 yılında onaylanan 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı ise, AKP`nin inşaata dayalı kalkınma politikalarını eksiksiz yerine getiren Melih Gökçek yönetimi ile meşru temellerinden uzaklaştırılmıştır. Öyle ki, planda olmayan yolların projelendirilmesi, imara açılan tarım arazileri ve vadilerde uygulanan rant projeleriyle hem 2023 Planı`nın işlevsizleştirilmesine yol açılmış ve kente geri döndürülemez zararlar verilmiştir.

Kentin merkezi iş bölgesini barındıran Ulus, tarihi, kentsel ve arkeolojik sitler üzerinde bulunan, kentin en karmaşık yapısına sahip parçasıdır. Bu sebeple Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından 1986 yılında Ulus Planı için bir planlama yarışması düzenlenmiştir. Birincilik kazanan ve ekip başı ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü`nden Prof. Dr. R. Raci Bademli`nin adıyla andığımız plan hayata geçirilmiştir. Koruma, günceli yakalama ve kent ile ilişkileri bakımından örnek bir planlama çalışması olan bu plan, maalesef 2005 tarihinde Melih Gökçek yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclisi`nce iptal edilmiştir(1). Daha sonra nitelikli yapıların yıkımlarıyla özdeşleşen Ulus Tarihi Kent Merkezi, siyaset ve sermayenin amaçlarına hizmet eden "yenileme" planları dönemi ile yeniden gündeme gelmiştir. Bu dönemin yıkıma dayalı uygulamalarının ardından yaklaşık son 5 yıldır da plansız kalan ve her türlü müdahaleye açık hale getirilen bir Ulus gerçeği karşımızda durmaktadır.

Mansur Yavaş yönetimi göreve geldiğinde, başlatıldığı söylenen "Ulus Koruma Amaçlı İmar Planı" hazırlık süreci içinde, Şubemizden bir görüş istenmiş, oluşturduğumuz "MEKAN: ULUS | Ankara`da Yitmekte Olan Kültür ve Tabiat Varlıkları: Mekan, İnsan ve Kentin Tarihi" adlı değerlendirmemizi kendileriyle paylaşmıştık(2). Maalesef bugüne kadar bu konuyla ilgili ne planlama çalışmasına başlanmış ne de bir geri bildirim yapılmıştır. Aksine, Ankara Büyükşehir Belediyesi daha önce Melih Gökçek yönetiminden kurtarılabilmiş bir yapının, ikinci kez yıkılmasını tartışmaya açmıştır. 100. Yıl Çarşısı sadece iş yerlerinden ibaret bir yapı değil;  1200 kişi kapasiteli çok amaçlı salonu, sergi yerleri ve galerileri ile bir kültür ve sanat merkezidir. İşyerlerine bölünerek ticaret kullanımına dönüştürülmüş, yıllarca bakımsız ve denetimsiz bırakılarak bugünkü halini almıştır. Bu haliyle işyerleri ve yüksek blokta yer alan Ankara Büyükşehir Belediyesi`ne bağlı birimler yıkım kararına kadar hizmet vermeye devam etmişlerdir.

Her ne kadar indirgenmiş haliyle, eksik bırakmak durumunda kalsak da, açıklamanın başında tane tane anlatmaya çalıştığımız şey; tarihi kent merkezi bir kentin, kent kültürü ve belleğinin özüdür. Şehir Plancıları olarak bizler, kente ve Ulus`a böyle bakmaktayız. Bilimsel ve hukuki olarak da bu yaklaşım zorunludur. Kültür ve belleğimize geri dönüşü olmayan zararlar verebilecek olan bu tür müdahalelerin de bu zorunluluklar çerçevesinde belirlenmesi gerekmektedir. Melih Gökçek`in yıkamadığı yapıların yeniden yıkımına girişilmesi, belleklerimizin ne kadar zayıfladığını, geçmişimizden ders almadığımızı göstermektedir.

Herhangi bir yerleşim alanında dahi müdahalenin niteliğine göre gerekçeler ve çeşitli analizler gerekirken, "kamu yararı zorunluluğu ilkesi" varken, tüm uzman ve ilgili mesleklerin itirazlarına rağmen, bu kadar nitelikli ve karmaşık bir alanda, hiçbir bilimsel gerekçe ve çalışma sunmadan, en fazla bir siyasetçinin "prestij projesi" olabilecek bir projenin, ikinci kere ve bir yıkımla gündeme getirilmesini kınıyoruz. Ankara Büyükşehir Belediyesi`ne kamuoyu önünde hiçbir gerekçesi açıklanmayan bu yıkım kararıyla ilgili daha önce açıklanmış olması gereken şu basit soruları soruyoruz:

1. Ulus Tarihi Kent Merkezi ve Merkezi İş Alanı`nda sorun analizi yapılmış mıdır? Şayet     yapıldıysa Ulus`un öncelikli sorunları nelerdir? Buna göre 100. Yıl Çarşısı Ulus`un en     öncelikli sorun alanını mı oluşturmaktadır?

2. Bu yıkım kim tarafından ve neden istenmektedir? Mimari, kültürel, ekonomik ve     sosyal gerekçeleri nelerdir? Söz konusu yıkım ve meydan çalışması hangi imar planına    dayanılarak yapılmaktadır?

3. Yıkımın meydana, Ulus Tarihi Kent Merkezi, Kentsel ve Arkeolojik Sit Alanına, ulaşıma ve kent bütününe etkileri incelenmiş midir?

4. 200 metre mesafede bulunan alanda "Ulus Modern Kültür ve Sanat Merkezi" adıyla,     yarışma yoluyla yeni bir kültür merkezi yapılmak istenirken, neden bir diğer kültür     merkezi ısrarla yıkılmak istenmektedir? İşyerleri ve yüksek blokta yer alan Ankara     Büyükşehir Belediyesi`ne bağlı birimler, bir önceki yıkım ihalesinin yapıldığı tarihe kadar hizmet vermeye devam edebiliyorken; yapının ihtiyacı olan iyileştirmelerle Ulus`a bu     kültür merkezini geri kazandırmak yerine, kamu kaynakları neden boşa     harcanmaktadır?

5. Ankara Büyükşehir Belediyesi, yetki ve sorumlulukları gereği yapmak zorunda olduğu Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma Amaçlı İmar Planı çalışmalarına başlayacak mıdır?

 

TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi

 

TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>